Aile Eğitimi
İSLAMDA AİLE EĞİTİMİ
- Aile yıkılırsa ümmet yıkılır
- Bir millet parası, silahları, teknolojisi ve nüfus kalabalığıyla değil manevi değerleriyle güçlüdür. Bu manevi değerler din, iman, sılayı rahm (akrabalık bağları( komşuluk, arkadaşlık, aile vb değerledir. Bir toplumda bu değerler ne denli güçlü, sıcak ve işler durumdaysa o toplum o kadar güçlüdür. Bir toplumda bu değerler zaafa uğramışsa o toplumda zayıftır. Eğer bir toplumda bu değerler yok olmuşsa o toplumun kendisi de er veya geç yok olmaya mahkûmdur. Hatta belki yok olmuşta farkında değildir.
Bu değerlerin oluşturulup korunmasında değişik etkenler bulunmakla beraber şüphesiz bu konuda lokomotif görevi ailenindir. Tüm bu manevi değerler ailede yoğrulup pişirilerek nesillere ilmek ilmek işlenir.
- Müslüman fert Müslüman aile Müslüman toplum… Müslüman toplum için Müslüman aile şarttır.
- Ailenin huzuru, toplumun huzurudur. Ailenin huzursuzluğu toplumun huzursuzluğudur.
- Batının göz kamaştıran dünyalıkları bitmektedir. Çünkü batı manayı yıkmıştır..
- Batı tüm manevi değerleri yıktığı gibi aileyi de yıktı. (30 yıldır Almanya’da yaşayan bir medrese arkadaşımın anlattıkları)
- Tabi batının bu çirkefi sadece kendisini değil dünya insanlığını tehdit ediyor. Zira batı kendisinin sonunu hazırlayan bu çökmüşlüğü, hasımlarına karşı bir soğuk savaş aracı olarak kullanmaktadır.
- Aile olarak
- Kadının eğitimi aile eğitiminin % 80 dir. Geri kalanı erkek temsil eder.
- Kadın erkek, başarılı başarısız her fert, bir annenin eseridir.
- Bir kadın kazan bir aile kazanmıştır. Bir erkek kazanan bir fert kazanmıştır.
- Toplum olarak artık, lüks sığınma evleri ve darul acezeler yapmakla övünür olduk. Sığınma evlerinin adına da daha çok huzur evi demeyi tercih ediyoruz, ayıbımızı örtmek istercesine. Hâlbuki zamanında anne babanın çocuğu evden, okuldan, bakkaldan, beş on dakika geç dönse anne on defa pencereden bakıp yavrusunun yolunu gözler, baba defalarca bu çocuk nerde kaldı diye sorardı. Sığıntı evlerinin adını huzur evi koymakla o vefakâr ve cefakâr atalara huzur geleceğini mi sanırsınız. Onlar evlatlarını görebilecekleri bir yerde bir çöp kulübesinde yarı aç yarı tok da mutlu olurlar ama zamane evlatlarının bunu anlaması zor.
AİLEYİ TEHDİT EDEN TEHLİKELER
- Yeterli İslami eğitimin verilmemesi.
Aileyi asıl ayakta tutan, aile bireyleri arasındaki karşılıklı sevgi, saygı, güven, yardımlaşma ve dayanışmayı sağlayacak olan tüm ahlaki değerler ancak İslam’ın insana verebildiği Allah (cc) korkusu ve ahiret bilinciyle gerçekleşebilir ki buda İslam’ı eğitimle mümkün. Bunu ne kanun, ne de ceza-i müeyyidelerle sağlayamazsınız. Tek çare neslimizi İslam ve Kur’an eğitimiyle eğitmek peygamber ahlakıyla ahlaklandırmaktır. Bunun için okul, ebeveyn ve tüm kitle iletişim araçlarının her birine düşen görevler vardır. Ya bu görevlerimizi yapar sağlıklı, sağlam ve huzurlu aileyi kurup korur ve kurtuluruz yahut aileyi yıktığından dolayı yok oluşa doğru giden batı toplumlarının akıbetine biz de uğrarız.
- TV, internet ve medyanın aileyi temelinden sarsan yayınları.
TV programlarının yarıdan fazlası magazin ve paparazzi oldu. Bu programların nerdeyse tüm içeriği evlenmeyip bir kaç gün veya haftada bir eş\arkadaş değiştirmeye kurgulanmış durumdadır. Bu kadarı elbette tevafuk değil, karanlık bir elin veya ellerin işaretiyle olmaktadır. Artık ima ve mecaz gerekmiyor, bu çevreler açıkça günübirlik bizim çocuklarımıza kızına da erkeğine de “ömür boyu kendinizi bir kişiye mahkûm edecek kadar geri zekâlı mısınız” diyorlar. Yani açık ve net olarak aile müessesini yıkmak için çalışıyorlar.
3.Devlet hükümet vb. sorumlu kurumların yanlış ve yanlı politikaları,
4.Anne babaların duyarsızlıkları.
5.Ekonomik sebepler ve lüks konfor düşkünlüğü.
Ailelerin temelini sarsan bir sebepte elbette ekonomik çıkmazlardır. Bu çıkmazları hazırlayan da genelde lüks ve israftır. Düşününki her aile kesintisiz olarak taksitler ödemeye devam etmektedirler. Ne yok ki; kışlık ev, yazlık ev, deniz evi, tüm bunlar için LCD ekran TV, nofrost buzdolabı, klima, bulaşık-çamaşır makineleri, oymalı-kabartma desenli halılar, evin her bireyine cep telefonları (tabii ki son modelinden), yatak odası takımı, oturma grubu, genç odası, çocuk odası, mutfak robotu vs vs. Tabi bu arada evde elektrikli yıkamalı süpürge vardır. Ama yine de evin temizliği için bir temizlikçi kadın tutulmalıdır. Bu saydıklarımız ve giyim kuşam eşyalarının modası geçtikçe, rengi soldukça veya bir üst modeli çıktıkça değiştirilmesini de hesaba kattığınızda faturaların tutarını siz düşünün. Birde buna güzellik merkezi, kuaför, makyaj, boya-cila masrafını da eklerseniz….
Bunca maddi külfetin üstesinden gelebilmek için tabii ki çalışmaya müsait tüm aile bireylerinin çalışması gerekir.
6. annelerin lüks, konfor, süslenme masrafları vb. nice fuzuli masrafları için çalışmaları sebebiyle, kocasına eşlik, çocuklarına annelik yapamamaları.
Annenin eğitimsizliği, lükse düşkünlük sebebiyle çalışmak zorunda kalması, çocuğunun dünyası için her tür çileye katlanırken manevi dünyasını ihmal etmesi ve benzeri sebepler onun çocuğuyla yeterince ilgilenememesini doğurmaktadır. Takdir edersiniz ki çocuğun eğitimi ve dolayısıyla ailenin huzur ve güvenle devamında annenin rolü büyüktür. Anne bu görevinin hakkını vermeyince hem kendi ailesi hem de çocuklarının kuracağı aile çürük, sorunlu ve yıkılmaya mahkûm bir aile olmaya adaydır. Bu sebeple çalışıp aileye maddi katkı sunan anne değil, evinde çocuklarının eğitim ve terbiyesiyle ilgilenerek aileye manevi katkı sunan anne makbuldür. Zira maddi kayıpların telafisi mümkün ama manevi kayıpların telafisi zor hatta bazen imkânsızdır.
- Medyanın kasıtlı tutumları. Özellikle sosyal medya felaketi…
KADININ ÇALIŞMASININ MAHZURLARI
- Ahlaki dejenerasyon / ahlaksızlığı körükleme…
- Aile düzeninin sarsılıp dağılmasına sebep olması…
- Kadında kendine yeterlilik duygusunu geliştirerek eşine saygıyı yok etmesi…
- Ayrıca kadın kendi ekonomik bağımsızlığını kazanmışsa eşine karşı sen sensin ben benim havasındadır. İtaat ve saygı olayı bitmiştir. Saygı olmayınca sevgide doğal olarak bitecektir.
- Nüfus gelişimine olumsuz etkileri…
- Neslin oluşum, gelişim ve eğitimine olumsum etkileri…
- Kadının kendisine fiziki ve manevi zararları…
- Kadının cinsel bir objeye dönüştürülmesi ve hoyratça istismarı…
- İşsizliğe olumsuz etkileri…
Şu ayet ve hadisi şerifleri tefekkür edelim.
“
“Ey Peygamber! Hanımlarına, kızlarına ve mü’minlerin kadınlarına söyle, cilbaplarını (bedenlerini örtecek elbiselerini) giysinler. Bu, onların tanınıp incitilmemelerine de daha uygundur. Şüphesiz Allah çok bağışlayıcıdır, çok merhamet edicidir.” (Ahzab 33/59)
“Bir kadınla yabancı bir erkek, iki ikiye muhatap olur, baş başa kalırsa bunların üçüncüsü şeytandır!” “muhakkak ki kadın avrettir. Dışarı çıktığında şeytan onu gözetler (aldatmak için fırsat kollar). Kadının Rabbinin rahmetine en yakın olduğu an evinde olduğu zamandır.” (Tirmizi, ibni Mes’ud tan)
“Her bir dinin kendine has bir ahlâkı vardır. İslâm’ın ahlâkı hayâdır.“(Muvatta, Hüsnü’1-Hulk 9, (2,
Müslüman toplumu oluşturacak aile nasıl oluşacak?
- İslam eğitim ve terbiyesiyle yetişmiş anne babalar…
- Ailelerinin temelini İslam ilkeleri üzere kurmak ve hayatlarını İslami kurallar üzere devam ettirmek…
- Evliliklerimizde maddeyi değil, manayı ön plana alma…
- Kendi çocuklarını aynı ilkeler üzere ve aynı terbiyeyle eğitmeleri…
- Kadın ve erkeğin her birinin yaratılışlarına uygun olan role razı olmaları… Erkek dış işlerine kadın iç işlere…
- Aile reisi erkektir ve erkek kalmalı… İki reis ailenin ifsadı ve yıkımıdır.
- Bunun için bizim inancımız, örf ve adetlerimize uygun düzenlemelerin yapılması… Aileyi yıkan batının referans alınmaması…
- Evliliklerin sadeleştirilerek kolaylaştırılması ve geciktirilmemesi…
- Tüm özel ve tüzel kişiliklerin, ailenin önemini kavramaları ve aileyi korumaya yönelik girişimlerde bulunmaları.
- Özellikle kız çocuklarımızı saliha anne adayları olarak yetiştirmeyi hedefleme… Kendi ayakları üzerinde duran değil, eşiyle ve ailesiyle ayakta duran olmayı sağlama…
- Lüx ve israftan kaçınmak, sade bir hayata geri dönüş…
- Kadınların eve dönmesi…
- Nüfus planlaması tuzağından çıkmak…
Çocukların Eğitimi Toplumun Eğitimidir
Çocuklar aileleri, aileler toplumu, toplumsa ümmeti oluşturur. Esasen daha kısa yoldan tüm insanlık çocuklardan oluşmaktadır. Şu halde çocukların eğitim ve terbiyesi, tüm insanlığın eğitilip terbiye edilmesidir.
Bu eğitimde en büyük rol ailenindir. Bilim adamları, çocuğun kişiliğinin oluşumunun 0-5 yaşlarında gerçekleştiğini söylüyorlar. Bu yaşta çocuk, ana kucağı ve baba ocağındadır. Bunu yap, şunu yapma demek yerine, örnek olmak gerekir. Lisan-ı hâl, lisan-ı kalden etkindir.
Murakabe ve ahiret bilincinin çocuğu aşılanması da önemlidir. Bu dünyaya geçici olarak imtihan için gönderildiğimizi… Asıl vatanımızın ahiret olduğunu… Eninde sonunda oraya gideceğimizi… Orada varılacak iki yer; Cennet veya Cehennem olduğunu aşılamak. Bu dünyada yaşarken; Her zaman, her yerde gözetlenmekte olduğumuzu… Hesap günün hak olduğunu… Ancak daha ağırlıklı olarak rahmet ve cennet tarafını anlatmak…
Çocuk terbiyesiyle ilgili bazı tavsiyeler:
- *Çocukların Allah (cc) ın özel bir lütfu, nimeti ve emaneti olduğunu unutmayıp, bu ilahi emanete çok dikkatli bakmalı, nimetine karşılık her dem Allah (cc) a şükretmeliyiz
- Çocuğa dert ve sıkıntılar söylenmemeli, daha çok neşe ve sevincimizi anlatabiliriz.
- Onun yanında hep güler yüzlü olmaya çalışmalı. Üzüntülü isek çocuk hemen ve olumsuz etkilenir.
- Çocuğu aileden biri azarlarsa, diğeri ona arka çıkmamalı.
- Onu başkalarının yanında azarlamamalı.
- Kusurlarını kabul etmesi öğretilmeli. Kusurlarını bilip yapmamaya çalışması hayatta başarılı olmasına sebep olur.
- Çocuğu yalancılıkla suçlamamalı.
- Kardeşler arasında ayırım yapmamalı, onları eşit tutmalı. Tabii olarak birine sevgisi daha fazlaysa, bunu mümkün mertebe belli etmemeli.
- Çocuğa tevazu, hoşgörü, affedici olma ve paylaşma gibi güzel huylar öğretilmeli. Kibrin kötülüğü anlatılıp kibirlenmesi önlenmeli.
- Çocuğun yanlışları olur. Hemen
cezalandırmamalı. Yanlışı izah edilmeli, zararı anlatılmalı.
* ”Sen adam olmazsın”, ”Senden köy kasaba olmaz” gibi suçlamalardan kaçmalı. Bunlar, çocuğun kendine güvenini azaltır, kişilik sahibi olmasını engeller. - Çocuk büyükleri taklit eder. Bunun için onlara iyi örnek olmalı.
- Çocuğun sevilmeye, oynamaya sohbete ihtiyacı vardır. Çocuk kendisine soğuk, sert, kaba ve kırıcı davranan büyüklerinin kendisini sevmediğini zannedip bunalıma girer. Bu sebeple onlara şefkatli, güler yüzlü davranmalı.
- Çocuğa nasihat vermek yerine bizzat uygulamalı iş yaptırmak daha uygun olur. Mesela yemekten önce ellerini yıka diye yüz defa demektense, birkaç defa, hadi ellerimizi yıkayalım diyerek birlikte yapmaya çalışmak daha etkili olur.
- Ona verilen işi takip etmeli, yapıp yapmadığını kontrol etmeli ki, takip edildiğini bilsin.
- Çocuğun yapmayacağı bilinen şeyleri söylememeli. Yapacağı şeyleri de artık yapmaz.
- İslam büyüklerinin menkıbelerinin, çocuğun zekâsının gelişmesinde ve onlardan alacağı derste rolü büyüktür. Bunlar hassas şekilde seçilip anlatmalı.
- Yerine getiremeyeceğimiz sözü vermemeliyiz. Bunlar söz verir yapmaz dedirtmemeli.
- (Kişi arkadaşının dini üzeredir) hadis-i şerifi esas alınmalı, iyi arkadaş edinmesi ve iyi arkadaş olması sağlanmalı.
- (Çocuktan al haberi) sözünü unutmamalı, sırlarımızı çocuğa duyurmamalı.
- Sözlerine önem verilmeyen veya sürekli eleştirilen çocuk; suskun, içine kapanık, güvensiz, huysuz ve saldırgan olur.
- Çocuğa karşı ne kadar sabırlı ve anlayışlı olursak o kadar başarılı oluruz. Dolayısıyla çocuklarımızın terbiye ve eğitiminde son derece sabırlı olmalıyız.
- Onun yanında başkaları kötülenmemeli.
- Hep şiddet kullanılarak çocuğu yönlendirmeye çalışan ana baba; çocuğun korku içinde asabi ve saldırgan olmasına, kendi problemlerini şiddet yoluyla çözmeye çalışmasına sebep olur.
- Çocuğun yüzüne ve başına kesinlikle vurmamalı.
- Çocuğa söylenecek sözden çok ne zaman ve nasıl söylediğiniz önemlidir.
- İyi iş ve davranışları ödüllendirilmeli, kötülerinin ise zararı tatlı dille anlatılmalı.
- Tenkit gibi aşırı takdir de uygun değildir. Aşırı sevgi ve takdir, çocuğu şımartabilir.
- Çocuğu suçlamak, lakap takmak, alay etmek, tehdit etmek uygun değildir. Git gel gibi emir yerine gider misin, gelir misin gibi ifadeler kullanmalı.
- Çocuk edepli konuşmalı. “Lütfen, teşekkür ederim, özür dilerim, peki efendim” gibi kelimeler kullanmasını öğretmeli.
- Hatalı olunca hatamızı kabul edip özür dilememiz, onun da hatası olursa özür dilemeyi öğrenmesine yol açar.
- Terbiyede
dayak atılmaz. Dayağın zararları çoktur:
1- Çocuğu dövmek ahlakının bozulmasına, hırçınlaşmasına sebep olur.
2- Dayakla büyüyen çocuk esnek düşünemez.
3- Dövülmek, çocukta ana babaya karşı kızgınlığa yol açar. Çocuk kendi yaptığının kötü bir şey olduğunu düşünmez, kendini suçlu görmez, kendini döveni suçlar.
4– Dövülen çocuk, kızdırılınca, o da şiddete başvurur, bir başkasını döver. Böylece dayak, saldırganlığa sebep olur.
5- Sözden anlayacak yaştaki çocuğa dayak atılmaz. Sözden anlamayana hafifçe vurmak yeter. Başa, yüze vurmak, sopayla dövmek hem günah, hem zararlıdır. Bunları işkenceci yapar.
Çoluk çocuğu terbiye etmek için dayak atmak doğru değildir. Ancak yanlış, zararlı bir iş yapınca, cezalanabileceği hissini vermek gerekir. Peygamber efendimiz, ev halkının dövülmemesini emrettiği hâlde, terbiye edilmeleri için gerekirse cezalanabilecekleri, dövülebilecekleri hissini taşımaları gerektiğini bildirmiştir. Bu husustaki bir hadis-i şerif meali şöyledir:
(Ev halkınızı terbiye için bastonunuzu onların göreceği yere asın!) [Taberani] - Demek ki çoluk çocuk, (Cezayı hak edersek dövülebiliriz) hissini taşımalı. (Ne yaparsak yapalım, bize kimse karışamaz) duygusuna kapılmamalı. Öyle bir duyguya kapılırsa her çeşit suçu rahatça işleyebilir.
Muhammed Özkılınç