Az Çocuğun Zararları 2
Önce Kur’an-ı Kerim’in hayret verici ifade inceliklerini dile getiren bir örnek üzerinde kısaca duralım. “Yoksulluk kaygısıyla evlâtlarınızı öldürmeyiniz. Onların da sizin de rızkınızı veren biziz. Onları öldürmek ağır bir suçtur.(İsra 31) Burada çocukların rızkı babalarının rızkından önce gelmektedir. “Onların da sizin de rızkını veren biziz.”
En’am suresinde ise ebeveynin rızkı çocukların rızkından önce gelmekteydi. “Sizin de onların da rızkını veren biziz. (En’am 151) Bu ifadelerin bu şekilde verilmesinin sebebi her iki ayetin anlamlarındaki bir diğer farklılıktan kaynaklanmaktadır. Önce ayetlere bakalım:
İsra suresinde çocuklar fakirliğe sebep görüldükleri için öldürülmüşlerdir. Bu nedenle onların rızkı ayette öne alınmıştır. En’am suresinde ise, onların öldürülüşü babalarının önceden fakir olmaları nedeniyle, çocuklarına gereği gibi bakamama korkusuyla öldürüldüklerinden dolayı babalarının rızkı öne alınmıştır. Dolayısıyla rızıkların ileriye-geriye alınışı her iki yerde de ifadelerin anlamlarına göre uygun yere yerleştirilmiştir. Sonuç itibariyle şu veya bu sebep nüfus planlamasına sebep olamaz. Hele rızık korkusu asla…
Babamın 13 çocuğu olmuş, şu an altısı hayatta. Kayın babamın 12 çocuğu var, şu an hepsi salimen hayatta elhamdulillah. Ben fakire gelince, babalık hakkını tam da veremediğim yedi çocuk babasıyım. Normal de ben de 12 olmasını isterdim ama takdiri ilahi. Çocuk gelişim uzmanı değilim ama hayat üniversitesi bize çok şeyle öğretti. Dolayısıyla çocuk gelişiminde uzman olan kardeşlerim sakın kızmasınlar.
- Kariyer hastası, gurur ve kibirde boğulmuş bir nesil yetişmesi… Çocuk yapmayan çevrelerin bir gayeleri de iyi eğitim görmüş, bilgiyle donanmış kariyer sahibi bir evlat yetiştirmek. Şu sözü çok duyarsınız. “bir olsun pir olsun” Şimdi toplumun büyük bir kısmı bu düşüncede olunca, bir de olsa kariyer sahibi olsun Saik’iyle hareket edince, kariyere odaklanan çocuk, fazilet, erdem, tevazu vb. bizi biz yapan değerlerden uzaklaşıyor. Zaman içince gurur ve kibir küpüne dönüşüyor.
- Aşırı şımartılması sebebiyle, anne babası başta olmak üzere çevresine karşı saygı ve sevginin hakkını vermemesi… Çünkü o artık kariyer sahibidir ve diğerlerinden farklıdır. Dolayısıyla saygı göstermeye değil saygı göstermeye layıktır. Zavallı bilmiyor ki, saygı göstermeyen saygı görmez. İnsan mütevazı ve alçak gönüllü olduğu oranda; sevilir, sayılır, itibar görür. Gurur ve kibre sevk eden kariyer, insanı sadece alçaltır.
- Vefatı durumunda ebeveynin evlatsız kalması… Çocuk sadece bir veya iki olunca, olur ya birisi bir kaza, hastalı vb. sebeple vefat edebilir veya sakat kalabilir. Hatta biri vefat edip, diğeri sakat kalabilir. Böyle bir anne babanın, ailenin durumunu bir hayal edin. Resmen yıkılmış viran olmuş bir aile… Bu ebeveyn, iman ve Allaha teslimiyet açısından da zayıfsa, büyük ihtimalle psikolojileri altüst olacak, moral men çökeceklerdir.
- Vatan savunması vb. riskli görevlerden doğal olarak kaçılması… Bir ailenin bir veya iki çocuğu varsa, onu uçan kuştan, esen yelden dahi sakınma güdüsüyle hareket edecektir. Vatan savunması gibi riskli işlerden mümkün olduğunca sakınacaklardır. Tamam, cihad ve şehadetin faziletini kavramış bir toplum böyle olmamalı ama nerede o toplum. Vatandaşın kaçta kaçı bu ruh ve şuura sahip… Kaldı ki bu ruh ve şuura sahip olan bir toplum zaten batının zokası olan nüfus planlamasına düşer mi?
- Elit bir toplumun oluşması sonucu, yük ve zorluk çekecek insan kalmaması. Şöyle bir tekerleme vardı: “sen ağa ben ağa bu ineği kim sağa” evet toplumun büyük bir kesimi bir veya iki çocuk yapalım ki, farklı olsunlar. Son derece eğitimli ve donanımlı olsunlar diye düşününce, doğal olarak tamamına yakını, elit bireylerden oluşan bir toplum oluşacaktır. Böylesi bireyler de öyle alini taşın altına koymazlar. Çünkü kendileri farklıdır. Yük ve hamallık elitlerin değil hamal ve marabaların işi, onlara göre…
Şu hadislerle virgül koyalım, inşallah devam edeceğiz. “Sevimli, doğuma müsait kadınlarla evlenin.” (Ebu Davud, Nikâh 2; İbni Mace, Nikah 1) “Evleniniz, çoğalınız, çünkü ben kıyamet gününde sizin çokluğunuzla iftihar edeceğim.” (Beyhakî, 7/81)
Muhammed Özkılınç