Dünya Sadece İmtihan Yurdudur
Hepimizin malumudur ki, bu dünyaya sadece imtihana geldik. İmtihan süremiz dolunca ister istemez bir yolculuğa çıkacağız. Ama bu yolculuk şimdiye kadar yaşadığımız, gördüğümüz, duyduğumuz, bildiğimiz hiçbir yolculuğa benzemiyor. Bu yolculuk sonu olmayan bir yolculuk… Gidişi olan, ama gelişi olmayan bir yolculuk…
Nebevi tavsiyede buyurulduğu
gibi: “İbnu Ömer (ra) anlatıyor: Resulullah (sav) omuzumdan tuttu ve: “Dünyada bir garip veya bir yolcu gibi ol.”
buyurdu. İbnu Ömer (ra) şöyle diyordu:
“Akşama erdin mi, sabahı bekleme, sabaha
erdin mi akşamı bekleme. Sağlıklı olduğun sırada hastalık hali için hazırlık
yap. Hayatta iken ölüm için hazırlık yap.” (Buhari, Rikak 2)
Efendimiz (sas) burada iki benzetme yapıyor. “Yolcu” ve “garip”. Bilindiği üzere yolcu, yolculuk durumuna göre hazırlık yapar. Yol uzunsa uzunluğuna kısaysa kısalığına göre hazırlık yapar. Mevsim yaz ise yaza, kış ise kışa göre… Gittiği yerde çok kalacaksa çokluğuna, az kalacaksa azlığına göre… Bizler de ebedi, geri dönüşü olmayan bir yolculuğa çıkacağımızı biliyoruz. Şu halde hazırlığımız da ona göre olmalıdır.
Çıkacağımız bu yolculukta yanımıza amelden başka bir şey alamayacağımızı aklımızdan çıkarmamalıyız. Efendimiz (sas) şöyle buyurur. ““Ölüyü (kabre kadar) üç şey takip eder; Çoluk-çocuğu, malı ve ameli. Bunlardan ikisi döner, biri kalır. Çoluk-çocuğu ve malı döner, ameli (kendisiyle) kalır.” (Buhârî, Rikak 42; Müslim, Zühd 5)
İşte berzah âlemi olan kabrimiz de, ondan sonra ki ahiret hayatımızın tamamı da, amelimize göre şekillenecektir. Zira Kur’an’ı Kerim’in ifadesiyle “İnsan için ancak çalıştığı vardır.” (Necm 39) Resulullah (sav) de şöyle buyurur: “Kabir, ya cennet bahçelerinden bir bahçe yahut cehennem çukurlarından bir çukurdur.”(Tirmizî, Kıyamet, 26)
Hadisteki diğer benzetme de “garip” benzetmesiydi. Gurbetteki insan, yatırımlarını gurbete yapmaz, kendi vatanına yapar. Gurbette çalışır, didinir, biriktirir, bir ev bina yapacaksa memleketinden yapar. Bir tarla bahçe alacaksa, döneceği vatanından alır, gurbetten değil. Çünkü bilir ki gurbet hayatı geçicidir. Er veya geç gurbetten asıl vatanına dönecektir. Bizler de gurbet hayatı olan bu fani dünya hayatından, asıl ve ebedi olan ahiret hayatımıza mutlaka bir gün döneceğiz. “Bu dünya hayatı ancak bir eğlence ve oyundan ibarettir. Ahiret yurduna gelince, işte gerçek hayat odur. Keşke bilselerdi!” (Ankebut 64) “Allâh’ım! Gerçek hayat ancak ahiret hayatıdır.” (Buhârî, Cihad, 110)
Peki, biz yatırımlarımızı nereye yapıyoruz. Ya da ne kadarını fani olan dünyaya, ne kadarını ebedi olan ahirete yapıyoruz. Ahiret bilincini idrak edenler, elbette ahiret yatırımlarını ihmal etmezler. Ancak günümüzde birçok insanın; dengeleri tersyüz ederek, fani olan dünyaya, ebedi olan ahiret kadar değer verirken, ebedi olan ahirete ise, fani olan dünya kadar bile değer vermediklerini görüyoruz. Hiçbir pişmanlığın fayda vermeyeceği gün gelmeden, uyanalım. Gün bu gün an bu an…
Şu iki şeyi unutmayalım, unutturmayalım.
- Bu dünyanın zararları ne kadar çok ve büyük olursa olsun telafisi vardır. Bir adamın evi yanar, kendisine yeni bir ev düzer… Fabrikası yanar, başka bir fabrikada çalışıp geçinir… Tüccardır iflas edip trilyonlarca zarara girer, seyyar satıcılık yapar, ayakkabı boyar yine geçinir… Deprem olur tüm serveti ve ehl-u iyali enkaz altında kalır yine de tüm bu zararların telafisi vardır. Bu insanların her birinin hayata bir köşesinden devam etmesi mümkündür. Ancak mahşer günü ilahi mizan konulduğunda hayır terazimiz hafif çıkarsa bunun telafisi yok. Ne aşiretimizin yiğitleri, ne bileğimizin gücü, ne zekâmız, ne makam ve servetimiz o teraziyi ağır getiremez.
- Ne kadar olduğunu bilmediğimiz bu ömrümüz tek ve son şansımızdır. Bu dünyaya bir daha gelmeyeceğiz cenneti kazanma ve cehennemden azad olma, başka bir deyimle ebedi saadetimizi bu ömrümüzde kazanacağız. O halde yegâne sermayemiz olan ömrümüzü heder etmeyelim. Dünyamız için gerekeni zaten yapıyoruz, ahiretimiz içinde gereğince değerlendirelim. Ayrıca bilelim ki, ölüm bize bir nefes kadar yakındır. Aldığımız nefesi geri vermezsek veya verdiğimiz nefesi geri alamazsak ömür bitmiştir. “Allah’ın sana verdiği şeylerde ahiret yurdunu ara. Dünyadan da nasibini unutma. Allah’ın sana iyilik yaptığı gibi sen de iyilik yap ve yeryüzünde bozgunculuk isteme. Çünkü Allah, bozguncuları sevmez.” (Kasas 28/77) Selam… Dua…
Muhammed Özkılınç