Hz. Ömer (r.a) 6
![](https://www.muhammedozkilinc.com/wp-content/uploads/2019/10/Hz-Ömer-6-B-1024x576.jpg)
Nice ilklerin mucidi
İslam ordularının fethettiği bölgelerdeki halk, Müslümanlardan gördükleri müsamaha ve âdil davranışlardan etkilenerek kitleler halinde Islama giriyorlardı. Asırlarca Bizans ve İran devletlerinin zulmü altında ezilen, horlanan topluluklar İslâm’ın kuşatıcı merhameti ile yüz yüze geldiklerinde Müslüman olmakta tereddüt göstermiyorlardı. Kendi dinlerinden dönmek istemeyenler ise hiç bir baskıya maruz kalmadıkları gibi, geniş bir inanç hürriyetine kavuşuyorlardı.
Hz. Ömer, bir taraftan İslâm’ın insanlığa tebliğinin önündeki engelleri kaldırmak için ordular sevk ederken, öte taraftan da henüz müesseselerine kavuşmamış bulunan devleti teşkilatlandırmaya çalışıyordu.
Hz. Ömer’den önce, orduya katılan askerler ve bunlara dağıtılan paralar belirli defterlere yazılıp kayıt altına alınmazdı. Bu durum normal olarak bazı karışıklıkların çıkmasına sebep olur, gelir ve giderlerin hesabi yapılamazdı. İlk zamanlar buna pek ihtiyaç da yoktu. Ancak devletin sınırları genişlemiş ve bu geniş coğrafya içerisinde devletin etkinliğini sağlayabilmek için idarî düzenlemeler yapılması zarureti doğmuştu. O, ilk olarak askerlerin kayıtlarının tutulduğu ve fey ve ganimet gelirlerinin dağıtımının kaydedildiği “divan” teşkilatını kurdu.
Ayrıca, Suriye ve Irak’ta bulunan divanlar varlıklarını korumuşlardır. Bunlar vergilerin toplanması ile alakalı çalışmaları yürütmekteydiler. Suriye ve Irak’taki divanlar her ne kadar İran ve Bizans malî teşkilatından kalma idiyse de, onun Medine’de tesis ettiği divan hiçbir yabancı tesir söz konusu olmaksızın, ortaya çıkan ihtiyaçları karşılamak için kurulmuştur. Hz. Ömer, feyden elde edilen gelirlerden verdiği atiyyeleri bir gruplandırmaya tabi tutmuştur.
Hz. Ömer, yargı (kaza) İslerini bir düzene koymak için valilerden ayrı ve bağımsız çalışan kadılar tayin eden ilk kimsedir. O, Kufe’ye, Şureyh bin el-Haris’i, Mısır’a da Kays bin Ebil-As es-Sehmî’yi kadı tayin etmiştir. Onun Medine’deki kadısı Ebu Derda (r.a) dır. Bu dönemin tanınmış kadılarından birisi de Ebu Mûsa el-Eşari’dir. Hz. Ömer, tayin ettiği kadılara, görevlerini ne şekilde ifa etmeleri gerektiğine dair talimatlar verir ve onların bu çerçeve dışına çıkmamalarını tembihlerdi (Mustafa Fayda, Doğuştan Günümüze Büyük İslâm Tarihi, İstanbul 1986, II, 176-177).
Dersler ibretler
- İslam sadece ümmete değil, tüm insanlığa rahmet ve adaletin yegâne kaynağıdır. Tarihe kısaca bakacak olursak görürüz ki, güç İslam ümmetinin elindeyken, bu gücü işgal, sömürü, katliam ve soykırım aracı olarak kullanmıyordu.Ne zamanki güç İslam ümmetinden batının eline geçti, işte o zaman felaketler başladı. Sadece İslam ümmetinin değil, insanlığın felaketi başladı. İşte batının hali… insanı maddeye tapınan, hayatı mideyle uçkurdan ibaret gören, hayvanlaşmada hayvanları dahi geride bırakan varlıklar haline getirdiler. Erdem, fazilet, saygı, sevgi, merhamet bilmeyen robotlar haline getirdiler
- Bu gün İslam’ın, tebliğden daha önce ve acil olarak temsile ihtiyacı var… şimdi biz insanlara model örnekler verirken, en çok sahabeden, sonra tabiin, tebe-i tabiin, birazda onların asrına yakın olan selefi salihinden bahsediyoruz. Komşulukta, arkadaşlıkta, doğruluk ve dürüstlükte, ahde vefada, şefkat ve merhamette vb. güzelliklerde asrımız Müslümanlarından yeterince model gösteremiyoruz artık. Neden? İslam’ın insanlığa hükmettiği dönemlerde, iyilik dürüstlük doğaldı, aksi istisnaydı. Batının değerleri hükmetmeye başlayınca ise kötülükler doğal, iyilikler istisna oldu. Dolayısıyla bu gün, insanlığa felaket getiren batı değerlerini bırakıp, yeniden ve acilen asrısaadet dönemine dönüş ihtiyacı var. İnsanlık er-geç bunu anlayacaktır… İslam’ı, hala ortaçağ karanlığı olarak karlamaya çalışanlara veyl olsun…
- İslam dışında tüm sistemler, zulüm ve despotluğun kaynağıdırlar.
- Tüm insanlık ama özellikle ümmeti Muhammed, ashabı kirama çok şey medyundur. Zira insanlık sadece Kur’an ve Sünneti Ashabı Kiram (Rıdvanullahi aleyhim ecmain) dan öğrenmedi. Kur’an ve Sünneti hakkıyla yaşamayı da onlardan öğrendi. İlk üç kuşaktan sonra iyilik ve hayır binasına insanlar kaç tuğla koydular? Sanayi devri, teknoloji falan bunlar sadece vasıtadırlar. Hem de, iyilerin elinde iyiliğin, kötülerin elindeyse kötülüğün vasıtasıdırlar. Yoksa bunlar bizzat iyilik veya hayır değildirler.
- Birçok ilklerin mucidi Ömer (ra) dir.
- Her işte ama özellikle mali konularda, kayıt tutmak çok önemli… Ashabı Kiram (Rıdvanullahi aleyhim ecmain) ın önemli bir özelliği, zahmet ve zorluk anında toplanmaları, çıkar ve menfaat anında ise dağılmalarıdır. Çünkü onlar dünyalık stoklama değil, hayır ve sevap yarışındaydılar. Dolayısıyla onların döneminde mali kayıtlara pek ihtiyaç yoktu. Ama ya sonra… Şu an yolsuzluk, rüşvet vb. mali fesatlarla kirlenmeyen sistem yok gibidir. Çok değil on beş yıl önce hortumcular devrini hatırlayınız… Namuslu olan gazeteciler, STK lar feryat ediyordu; nerde bu devlet? Başbakanlık denetleme kurulu, devlet denetleme kurulu deden devreye girmiyor?… vb. serzenişler… diğeri şöyle cevap veriyordu: “efendim denetleme kurulları devrede ama denetleme kurullarına da ayrıca bir denetleme kurulu gerekiyor.” Çünkü et de tuz da hepten kokmuştu…
İnsanlık adalet arıyorsa gelsin bağımsız yargı sistemini devrisaadetten ve özellikle adalet timsali Ömer (ra) den öğrensin. Sübhaneke… Bihamdike… Vesteğfiruke…
Muhammed Özkılınç