İslam Adına İslam’la Savaş
Öncelikle şunu bilelim ki, İslam diyarında ve İslam milletinden çıkmış herhangi bir kuruluş veya oluşumu kökten kötü görmek yanlıştır. Nice örgüt ve kliklerin dahi üst tabakası zalim, kötü niyetli, yanlış fikir ve ideolojilere hizmet ediyor olabilir… Hatta dinsiz, ateist, materyalist de olabilir. Ancak çok kere işin marabaları konumunda olan alt tabaka, karanlık fikir ve odaklardan habersiz saf kitlelerden oluşur. Legal, illegal birçok örgütün içinde nice iyi niyetli, mazlumun yanında ve zalime karşı olma niyetinde olan insanlar vardır.
Şu İslam diyarını kasıp kavuran ve hala asıl kaynağı net bilinmeyen IŞİD veya diğer adıyla DEAŞ tam da böyle bir şey… En üstteki isminin, İsrail kadrolu Ajanı olduğuna dair haberler malum… Üst düzey idarecileri içinde ABD, İngiltere, Almanya ve nice patı ülkelerinden Ajanlar olduğu da çokça gündeme gelmektedir. Yine üst düzey içinde mebzul miktarda Saddam’ın eski tüfek subayları ve bürokratlarının olduğu büyük ihtimal… Tüm bunların doğruluğu yanlışlığı ayrı bir konu…
Ancak “ayinesi iştir kişinin lafa bakılmaz” kaidesine göre bu örgütün hiç de masum olmadığı hemen anlaşılır. Maraba konumunda saf ve iyi niyetli gençler masum olabilir. Alt tabakadaki gençlerin derin planlardan habersiz oluşları onları mesuliyetten kurtarır mı? Bu da ayrı bir konu…
Şimdi, bu örgütün yaptıkları kime yarıyor? Bu soru çok önemli. Örgütün kuruluşu, oluşumu muamma olsa da yaptıklarına baktığımızda, İslam ve İslam ümmetinden başka her kese ve her şeye hizmet ettiği net anlaşılıyor. Bu Örgütün yaptıklarından; en çok İsrail istifade ediyor. ABD ve beraberindeki tüm batılıların yanı sıra, İran ve maiyetindeki tüm Şii unsurlar da bu örgütün yaptıklarından azami derecede istifade ediyorlar. İstifade edenlerin en başında da Beşşar ve avanesi geliyor.
Maddi manevi birçok faydalar, rantlar, servetler… Organ mafyaları, çocuk mafyaları, silah tüccarları ve üreticileri, petrol şirketleri ve daha kim bilir nice odaklar bu vb. örgütlerden azami derecede nemalanmaktadırlar. İslama fobyayı körüklemek suretiyle, İslam’ın durdurulamayan yükselişini sekteye uğratmak için ellerini oğuşturan, haçlı Siyonist ittifakını da unutmamak gerekir. Buna bir de sosyal, kültürel, siyasal rantlar eklendiğinde, varın işin boyutunu hesap edin.
İslam devletinin adını kullanıyor (Aynı “İran İslam Cumhuriyeti!” gibi) Hilafet ilanından bahsediyor ve ümmetin sayısı bilinmeyecek kadar çok sayıda saf evlatlarını bu reklamlarla saflarına ve dolayısıyla ölüm tarlalarına çekiyor. Yani ümmet içinden epeyce seçmece gençleri imha ediyor. Bunlar içinde Avrupa’da İslam’ın davetçiliğini yapan niceleri de var… Yetişmiş kalifiye, Avrupalıların kendi dillerini çok iyi bilen nice gençler, böylece ortadan kalkmış oluyor. Kim bilir onlar Avrupa’da kalıp İslam’a uygun şekilde hizmet etselerdi İslam’a ne kadar faydalı olurlardı…
Aklıselim her insan net olarak görür ki bu örgüt, İslam’a ait birçok ıstılahı inanılmaz derecede karartıyor, karalıyor, katlediyor. Sadece Müslümanları değil, Müslümanların mukaddes değerlerini katlediyor ki telafisi çok zor. “Hilafet” “Halife” “Cihad” “Vefa” “İslam kardeşliği” “Merhamet” “İslam devleti” ve daha nice değerler.
Bu örgüt, cihad ıstılahını yerle bir etti… Haçlı ve Siyonist ittifakının bile ümmete karşı yürüttükleri kirli savaşta yaptıklarından çok daha çirkin cinayetler işlemektedir. Hâlbuki Hz. Peygamber, herhangi bir yere ordu göndereceği zaman, komutanına şu tembihte bulunurdu: “Karşınıza çıkacak insanlara önce İslam’ı teklif edin, kabul ederlerse onlarla kardeş oldunuz demektir. İslam’ı kabul etmezlerse, cizye teklif edin. Bunu kabul ederlerse, dinlerinde serbest olacaklar, fakat vergi verecekler. Cizye vermeyi de kabul etmezlerse aranızda Allah hükmedinceye kadar savaşın” (Müslim, Cihâd 3, 1731. h. ; Tirmizî, Siyer 48; Ebu Davud, Cihâd 90 ) Hz. Peygamberden sonra gelen halifeler de aynı düşünceyle hareket etmişlerdir. Mesela Hz. Ebu Bekrin, Suriye’ye gönderdiği ordunun komutanı Üsâme (ra) ye verdiği talimat şöyledir: “Ey Üsâme! İhanet etmeyin, haksızlık etmeyin, mal yağmalamayın, (meşru öldürmenin dışına çıkıp) müsle yapmayın(3); çocuk, yaşlanmış, ihtiyar, kadın öldürmeyin, hurmalıkları kesip yakmayın. Meyveli bir ağacı da kesmeyin. Yemek maksadı olmaksızın davar, sığır, deve öldürmeyin. Yol boyu mabetlere çekilmiş insanlara rastlayabilirsiniz onlara dokunmayın, ibadetlerine karışmayın….” (İbnul-Esir, el-Kâmil fit-Târîh 2,335. ) Selam… Dua…
Muhammed Özkılınç