Medrese Alimleri Genel Kurulu 2
Bir önceki yazımda 28.12.2013 tarihinde Batmanda toplanan “Medrese âlimleri genel kurulu” ndan bahsetmiş, toplantıya yeni şafak gazetesinden Yusuf kaplan bey de nefis bir sunumla katıldığını. Bir saate yakın süren sunumundan bazı notları da paylaşacağımı ifade etmiştim. Yusuf Kaplan’ın bahsettiği ikinci medeniyet krizi tam da şu an yaşamakta olduğumuz dış kaynaklı içeriden destekli darbe niteliğindeki kalkışmayla yakından alakalı.
Parçaları lokal olarak değerlendirme yerine resmin tamamını görerek yaklaşmak, tehlikenin büyüklüğünü daha iyi anlama ve anlatmayı sağlar. Tabi tedbir de ona göre büyük ve kapsamlı olursa kalleşçe darbeler ve olası tehlikeler daha kolay atlatılmış olur.
Biz vahye iman eden bir ümmetiz. Dolayısıyla hakkın eninde sonunda üstün ve galip geleceğine inanıyoruz. Ancak bunun zamanı gaip olup, Allah (cc) ın bilgisindedir. Ayrıca ümmete karşı girişilen her tür komplo ve tuzakları bertaraf etmek için hep beraber mücadele etmekle yükümlüyüz.
Aslında Türkiye’de oynanan oyunların aynısı tüm İslam ümmetine de oynanmaktadır. Ümmet baharının yarıda kesilme çabaları, (inşallah devam eder ve tamamlanır, bahardan sonra da özgürlük bahçelerinin saadet meyvelerine duracağı zamanı ama biz ama çocuklarımız görürler) mısırda karşı darbe, Tunus, yemen ve Libya’da devrimi pasif ize etme girişimleri, Suriye’nin kan gölüne çevrilmesi, ırak, Somali, Afganistan, Myanmar, Filistin, ırak vs. tüm İslam diyarında olup bitenler birbirinden bağımsız olaylar değil.
Dolayısıyla sorumluluğunun bilincinde olan her Müslümanın tüm bunlara kayıtsız kalması düşünülemez. Hele ulemanın daha da ağır bir mesuliyeti vardır. İşte Yusuf Kaplan’ın medrese âlimleri genel kurulundaki sunumundan notlar.
- Bu girişim gecikmiş olmakla beraber önemlidir. Zararın neresinden dönülürse kardır. İnşallah bu oluşum, ümmetin önünü açacak nice hayırlı işlere vesile olur.
- İslam dünyası tarihinde ikinci medeniyet krizini yaşıyor. Birincisi Moğol istilasıyla İslam diyarının işgali, Bağdat’ın düşmesi, Kurtuba medeniyetinin çökmesi vb. gelişmeleri içeren büyük bir krizdir. Ancak buna rağmen bu kriz siyasi olup şu an kapımıza dayanan krizin yanında basit kalır.
- Sünnet devre dışı kaldığı zaman dinde kısa devre oluşur. Şu an yaşamakta olduğumuz ikinci medeniyet krizi, İslam’ın protest anlaşması, ılımlı İslam tehlikesidir. Kur’an’a direk saldırmaları mümkün olmadığından sünneti hedef almaktadırlar.
- Bu, bizantinizimdir ki dinin, Haçlı-Siyonist ittifakı maslahatına göre şekillendirilmesi girişimidir. Bunda da gülen cemaati taşeron olarak kullanılmaktadır.
- Bu ikinci medeniyet krizi sonucu, İslami anlayışımız sakatlanmıştır. Sosyal siyasal, kültürel vs. hayatımızda İslam’ın temel kaynaklarından kopmuş durumdayız.
- Şu an dünyaya söz söyleyecek tek merci İslam’dır. Bunu da bu medreselerden yetişen âlimler yapacaklardır. Ancak medreselerde ümmetin omurgası kurucu sınıf olması gereken âlimler yetişmektedir. Şu an kurucu sınıf yok olmuş, ancak koruyucu sınıf kalmıştır. Kaldı ki geriye korunacak çok şey de kalmamıştır.
- Son 25 yılda Çin, dünyanın en büyük gücü olacak ancak sadece maddi güç ruhsuz maddi bir güç. Kapitalistleştiği için kısa zamanda silinip gidecek bir güç.
- İnsanlık maddeyle manayı birleştiren İslam medeniyetini beklemektedir.
- Bütün medeniyetlerin dayandığı iki sütun vardır. Biri dikey, biri yatay. İslam’ın birinci dayanağı Kur’an olup kaynaktır, asıldır. İkincisi sünnettir, nehirdir usuldür. Ümmetin İnsanlığa İslam’ı yeniden sunabilmek için İslam medeniyetini her iki ayağıyla da tevarüs etmesi lazım.
- “İkra” emri sadece okuma yazma değil medeniyetin idrakiyle ilgili bir emirdir. Âlim olunmadan arif olunmaz. Bu gün ilim çöktüğü için arif de yetişmemektedir.
Sömürgeleştirilemediği halde kendi kendini sömürgeleştiren tek ülke türküyedir. Salt batı felsefi okunan tek ülke biziz. (batının her teknolojisinden ziyade her tür ahlaksızlığını körü körüne taklit, modernite vb. gafletleri de eklediğimizde tehlikenin büyüklüğü daha iyi anlaşılır.) Televizyonun yaptığı tahribatı, devrimler falan yapamamıştır. Sübhaneke… Bihamdike… Vesteğfiruke…
Muhammed Özkılınç