Medrese Anıları ve Bazı Mülahazalar 6

28.04.2016

Ruhi, fikri ve fiziki eksiklik

Medreselerin belki de en acınacak tarafı, ruhi ve fikri boşluktur. Daha acı olanı ise nice tasavvuf meşrep medreselerde, bizzat ruhi boşluğun bulunmasıdır. Yukarda bahsettiğimiz gibi, mürit olan talebe bile medresede zikir virdinden muaf tutuluyor. Sanki talebe taat ve ibadetle ilgili okuduklarını yaşamak için değil de başkalarına anlatmak için öğrenmektedir. Anlattıktan sonra kendisi uygulamaktan muafmış gibi…

Doğuda bu anlayışın bir sebebi de kaza namazı olanın sünnet kılamaması. Öyle ki nice insanlar –ki medrese talebeleri de buna dâhil- sanki sünnet kılmamak için yedekte biraz kaza bekletiyorlar gibi… Hâlbuki Şafii ulemasının bu içtihadı çok daha farklı olup, bir an önce kazaların bitirmesi içindir. Bu içtihada göre kazası olan kişi, doğal istirahati, ailesinin nafakası, anne babası veya bakmakla yükümlü olduğu kimselere bakma meşgalesi dışında diğer tüm boş vakitlerini kaza kılmaya ayırır. Yani bu insan oturup TV, bilgisayar veya sosyal medya başında saatler tüketemez. Oturup şak şakı lak lakı ve geyik muhabbeti yapamaz. Boş vaktinin tamamını kaza namazı kılmaya ayıracak ki, bir önce farz olan borcunu bitirsin. Yani kazaları bir an önce bitirmek o kadar önemli ki kişi sünnet namaz dahi kılamaz demektir. Yoksa her malayani serbest, sadece sünnet kılmak haram demek değildir.

Twitter

Zaman içinde talebelerden büyük bir kısmı, sünnet namazları zevaid görmeye başlıyor. Cemaatle namaz kılma konusunda hassasiyet göstermiyor. Günlük Kur’an okuma konusunda ihmalkâr davranıyor. Öyle ki Kur’an okumayı bir ibadet, ruh bünyesi için ekmek su kadar elzem bir gıda değil de gireceği sınava hazırlık dersi olarak görenler var. Nitekim resmi bir göreve başladıktan sonra, sadece namazda kıraat, ramazanda mukabele olarak okuduğu Kur’an’la yetinen imam müezzin hatta müfti sayısı az değildir.

Fiziki boşluğa gelince o zamanın medreselerindeki fiziki şartları kast etmiyorum. Çünkü neredeyse tüm medreseler, “merdiven altı” tabir edilen konumda idiler. Talebeler de aileler de buna aşina idiler. Benim bahsettiğim fiziki eksiklik, daha çok talebenin kendi fiziki yapısıyla ilgili olanı. Örneğin temizlik, beslenmede dikkatsizlik… Bedeni zinde tutacak sportif hareketler neredeyse sıfır derecesinde idi. Sadece yılda bir iki kez nasip olan piknik ve gezilerde oynanan “bırre” veya bizim yörenin ifadesiyle “çırre” oyunu hariç. Metin ezberindeki gel gitler olmasa durgunluk ve hareketsizlik birçok sağlık sorunlarına sebep olacak seviyede idi. Tabi o zaman futbol vb. sporlar ilim ehli için büyük ayıp sayılıyordu ki bu da başka bir sorun.

Tabi bu konuda talebelerin tembelliğini de unutmamak gerekir. Şu an kendi medreselerimiz de uyguladığımız az miktardaki sportif faaliyetler bile kimi talebeye ağır gelmekte. Bunun için medreseyi terk edenler bile olabilmektedir. Gerekçe “ben ilim okumaya geldim, spor yapmaya değil” veya “ben sporcu değil, âlim olmak için geldim.” Falan…

Fikri Boşluk Sebebiyle Medreseye Bulaşan Aykırı Fikirler

            Şu iki kuralı unutmayalım.

  1. Sünnetullah gereği kâinat boşluk kabul etmez.
  2. Yoğun olan diğerini bastırır.

Şöyle ki boş bir bardakta aslında hava vardır, tamamen boş değildir. Bardağa su doldurduğumuzda, su yoğunluğu sebebiyle, havanın yerini alır. Daha sonra su dolu bardağa bir taş koyarsak, taşın cirmi miktarınca su dışarı taşar. Çünkü taş sudan daha yoğundur. İşte insanların ama özellikle küçük çocuklarımız ve genç talebelerimizin aldığı fikirler de aynen böyledir.                Biz onlara sahih ve sağlam bir ehlisünnet fikri vermezsek, onlar mutlaka bir yerlerden bazı fikirler alacaklardır. Bu fikirlerin rengi, onların muhatap olduğu fikirlere göre değişecektir. Okuduğu bir kitap, dergi, gazete, sosyal medya, ya da arkadaşlık yaptığı bir insan… Veya takıldığı bir cemaat, cemiyet vs.… Ama kesinlikle boş kalmayacaktır. Çünkü kâinat boşluk kabul etmez. Biz onlara doğru olanı geciktirmeden vermediğimiz takdirde, onların yanlış olanı almaları kuvvetle muhtemeldir. Bu durum, tarlayı sürüp, ekip, bakımını yapıp biçtikten sonra harmanı başkasına bırakmaya benzer. Ama bu sadece anlatım için bir teşbihtir. Yoksa bir insanlar binlerce harman kaybını kıyaslamak mümkün değildir. Sübhaneke… Bihamdike… Esteğfiruke…

Muhammed Özkılınç

YouTube
BİR YORUM YAZIN

ZİYARETÇİ YORUMLARI - 0 YORUM

Henüz yorum yapılmamış.

webnorya © - Muhammed Özkılınç