Medrese Anıları ve Bazı Mülahazalar 7
Ruhi, fikri ve fiziki eksiklik
Medreselerde hayret verecek derecede ki bir sorun da ruhi ve fikri açıdan talebelerin tamamen kendi başlarına bırakılmalarıydı. Kim nereden ne fikir alırsa… Öyle ki tasavvuf ehli üstatlar bile kendi talebelerini tamamen kendi hallerine bırakıyorlardı. Örneğin benim ilk üstadım o dönem mensubu olduğum tarikat halifesiydi. On dört yaşlarımda intisap etmiş, on sekiz yaşımda da talebesi olmuştum. Medreseden önce bana beş bin defa lafzatullah zikri vermişti. Ama medreseye başlayınca, okuduğum dersler ve metin ezberimin zikir virdi yerine geçtiğini ve dolayısıyla artık muhayyer olduğumu söylemişti.
Bazen bu boşluk talebeler arasında fikir çatışmalarına da sebep olmakta idi. Ben ikinci medresemi, ateist bir sol örgüt sempatizanı talebe arkadaşlarımla tartışmalar, münakaşalar ve sonunda kavga etmem sonucunda terk etmek zorunda kalmıştım. Üçüncü medresemi de Şia ve Humeyni hayranı talebelerle aynı sorunları yaşadığım için terk ettim.
Şimdi bu bahsettiğim fikirler, tehlikeli ve yanlış da olsa bir ideal taşımaktadır. Ancak şu an medreselerdeki çok daha tehlikeli olanı, sosyal medya vb. kitle iletişim organlarından bulaşan, aşk-meşk vb. fikirler. Bir o kadar tehlikelisi, reformizm, sünnet düşmanlığı veya tekfirci haricilik fikri gibi sapmalardır. Bunlardan reformizm, Şiilik ve tekfirciliğin tedavisi yok gibidir. Öldürücü bir virüs misali… Kaldı ki hiw vb. virüsler fiziki yapımızı yani dünyamızı tehdit ederler. Ama bu sapkın fikir virüsleri, akidemizi, dolayısıyla ebedi olan ahiretimizi yok edecek kadar tehlikelidirler. Dolayısıyla tüm medrese sorumluları ve üstatların bu konuda bir boşluk bırakmamaları gerekir.
Kilidi Kapatan Ama Açmayan Anahtar GRAMER
Doğu medreselerinin önemli bir eksikliği de yukarıda arada bir işaret ettiğimiz, gramere yoğunlaşmadır. Öyle ki neredeyse medrese sadece gramer içindir. Diğer İslami ilimleri okumak ilim örenmeye engeldir anlayışı hâkimdi. Gramer kitaplarına asli ders, fıkıh, siyer, hadis, tefsir derslerine “fer’i” ders denirdi. Sakatlık ta buradan başlıyor.
Şu sözü medreselerde sıkça duyardık: “Sarf nahiv anahtardır, sen anahtarı eline aldıktan sonra istediğin kapıyı açabilirsin.” Talebe de buna inanmış ve kabullenmiş olarak devam ederdi. Sonuç gramer yoğunluğu asıl okunması gereken derslerin tamamının üzerini örtüp kapatırdı. Böylece kapıları açan değil kapatan durumunda kalırdı. Maalesef şu an halen bu anlayış canlılığını korumaktadır.
Medreselerde sıkça kullanılan bir başka söz “Kelamda gramer yemekteki tuz gibidir” aslında bu söz doğru ama önce bir yemek olacak ki onun içine katılan tuz tat versin. Aksi halde yemeksiz sade tuz tek başına neye yarar.
Elhamdulillah ki biz kendi medreselerimizi açtığımız gün bu anlayışın yanlışlığını bilerek işe başladık. Talebelik yıllarımızda biraz da haddimizi aşarak, Seydalarımızla bu konuda tartıştığımız olurdu. Bazen yetişkin talebeler tarafından Seyda’ya karşı edep sınırlarını aşmakla suçlanırdık. Ama kısmen faydası olsa da yeterli olmadı. Tabi bu konuda da yine istisna Seydalar vardı tabi ki…
Harf devrimi gibi bir felaket ve ilim namına neredeyse taş üstünde taş bırakılmayan bir zamanda… Her tür yokluğun iliklere kadar hissedildiği o günün şartlarında, tüm bu eksikliklere karşın, Seydalarımızın ilim yolunda çektikleri eza ve cefalar, tabi ki takdire şayandır. Tüm toplum olarak onlara çok şey medyunuz. Onları hep takdir, şükran, dua ve rahmetle yâd ettik ve etmeye de devam edeceğiz. (Rahmetullahi aleyhim ecmain)
Doğu medreseleri bu saydığımız aksaklıklara rağmen, o günün ve bu günün ilmi boşluğunu dolduran yegâne kuruluşlardır. Yarının boşluğunu da dolduracak olan yine bu medreselerdir. Aksi halde sünnet düşmanı, reformist kimi akademisyenler, boşluk doldurma değil adeta uçurumlar oluşturmaya adaydırlar. Bu sapkın fikirler kuru cehaletten çok daha tehlikelidirler.
Sonuç olarak yine ifade edeyim ki medrese yıllarım, ömrümün en tatlı, en huzurlu ve manevi açıdan en verimli yılları idi. Dolayısıyla yaşadığım güzellikler bana tanınan sayfalara sığmayacak kadar çoktur. Ancak birçok kimse o güzellikleri zaten zikretmekte, yazmaktadırlar. Âcizane benimki daha çok, yakıcı da olsa yaraya merhem kabilinden osun istedim.
Allah (cc) tüm amellerimizi halisane kendi rızası için eylesin. Bize ve nesillerimize fayda veren ilim nasip eylesin. Faydasız ilimden bizleri muhafaza eylesin. Nasip ettiği ilimle bizi ve ümmeti faydalandırsın. Âmin! Sübhaneke… Bihamdike… Esteğfiruke…
Muhammed Özkılınç