Rabbani Alimlere Sinsi Hücumlar 2
İslam düşmanları tarih boyunca İslam’ı gözden düşürmek için çareler aramışlardır. Bir yandan sıcak savaşın her rengiyle mücadelesini devam ettirirken, diğer yandan soğuk savaşın çok daha geniş çaplı çeşitleriyle en sinsi, kalleş yöntemlerini devam ettirmişlerdir. Çünkü anlar çok iyi biliyorlardı ki, kendilerinin karanlık düşüncelerine, işgal, sömürü ve talanlarına dur diyebilecek tek nizam İslam’dır.
İslam, şerre karşı hayrı, haksızlığa karşı hakkı, zulme karşı adaleti, kin ve düşmanlığa karşı birlik ve muhabbeti ve elbette şirke karşı tevhidi ikame etmek üzere gönderilmiş ilahi bir sistemdir. Dolayısıyla ilahi ve rabbani olan İslam, mahza hak ve adalet olup zulüm ve adaletsizlik kalkıncaya kadar mücadele etmeyi müntesiplerine imani ve insani bir sorumluluk olarak yükler.
İslam düşmanlarına ise şeytan şer ve kötülüğü süslü göstermektedir. Dolayısıyla onların İslam ve Müslümanlarla sür git devam eden bir kin ve düşmanlıkları vardır. Düşmanın İslam’a karşı geliştirdiği birçok müesseseden biri de misyonerliktir. Misyoner protokolleri/genelgelerinin çok önemli bir maddesi de, İslam ümmetinin ulema ve kanaat önderlerini gözden düşürmek için sür git çalışmalar yapılmasıdır.
Bu sebepledir ki, İslam düşmanları insanlık tarihi boyunca, nasıl ki hakkın temsilcisi olan peygamberlere karşı maddi manevi savaşlarını devam ettirdikleri gibi, İslam’ı temsilde ve İslam’a davet ve tebliğde peygamberlerin varisleri olan İslam âlimlerine karşı da aynı girişimler doğal olarak devam etmiş ve edecektir.
Çünkü onlar çok iyi biliyorlar ki, ümmetin ulemasının karalanıp töhmet altında bırakılması, bizzat İslam’ın karalanması manasına gelir. Peki, bu hareketlerinde başarılı olacaklar mıdır? Elbette hayır. Tarihin hiçbir döneminde batıl cephe başarılı olmadığı gibi gelecekte de başarılı olamayacak, zelil ve rüsvay olmaya devam edecektir.
İşte sosyal medyada tedavüle konan bu vb. nice yazılar da direkmen ulemayı hedef almaktadır. İlk bakışta, sanki İsrail’in sinsi bir planını deşifre etmek için yazılmış bir yazı görünümünde. Ama yazının asıl hedefinin İslam ulemasının hepsini İsrail ajanı olarak lanse etme gayesi taşıdığı, biraz üzerinde durulursa hemen anlaşılmaktadır.
Düşman bunu hep yapmaktadır ve yapmaya da devam edecektir. Ama bununla sadece biraz zaman kazanmış olacaktır. Yoksa batılın hakka karşı galip gelme şansı olamaz. Bu sünnetullaha aykırıdır. “Hak hep üstündür. Asla mağlup olmaz.” “De ki: “Hak geldi batıl yok oldu. Şüphesiz batıl yok olucudur.” (İsra 17/81)
Zaman zaman piyasaya sürülen, “Mister Hemperin hatıraları” “Bir MOSSAD ajanının itiraflar” vb. nice kitaplar da yine algı operasyonları için görev icabı yazılmış kitaplardır. Öylesi insanlardan Allah (cc) ın hidayet ettiği ve imanın gereği düşmanın planlarını deşifre edenler olabilir mi? Belki.. Ama genel olarak böylesi insanların algı operasyonları gereği derinlerin talimatıyla kitap ve hatıralar yazmaları daha çok muhtemeldir.
Şu halde ümmet olarak, var olan âlimlerime sahip çıkmak, onların rehberliğinde istikrarlı bir şekilde ve istikamet üzere yolumuza devam etmek zorundayız. Ama elbette ümmete rehberlik yapacak âlim kadroları yetiştirmeye de devam etmeliyiz. Biz Kur’an ve Sünnetin öngördüğü şekilde âlimlerimize sahip çıkarsak, batılın hakka karşı şansı yoktur ve olamaz da. Bakınız Allah (cc) ve Resulü (sav) bu konuda ne buyuruyor. Sadece birer örnek… “Biz senden evvel de kendilerine vahy ettiğimiz erkeklerden başkasını (peygamber olarak) göndermedik. Eğer bilmiyorsanız ilim ehline sorun.” (Enbiya 21/7) “Âlimin âbide üstünlüğü, benim sizin en aşağı derecede olanınıza üstünlüğüm gibidir. Şüphesiz ki Allah, melekleri, gök ve yer ehli, hatta yuvasındaki karınca ve balıklar bile insanlara hayrı öğretenlere dua ederler.” (Tirmizî, Riyazussalihin H no=1390)
Muhammed Özkılınç