Şükür Yerine İsyan
Gerçek şu ki, insanın üzerinden, daha kendisi anılır bir şey değilken, uzun zamanlardan (dehr) bir süre (hin) gelip-geçti. Şüphesiz Biz insanı, karmaşık olan bir damla sudan yarattık. Onu imtihan edeceğiz. Bundan dolayı onu işiten ve gören kıldık. Biz ona yolu gösterdik; (artık o,) ya şükredici olur ya da nankör. (insan 76/1-3)
Bilindiği üzere insan bir bolluk ve nimetle karşılaştığında, imanın gereği hemen şükreder. Bunu sadece kuru sözle geçiştirmeyip pratikte de her vesileyle şükrün hakkını verir. Dolayısıyla darlığa sabır, bolluğa şükür Müslümanın şiarıdır.
Ancak gel gör ki insan çoğunlukla bunun tersini yapmaktadır. İşte her yıl okulların tatili yaklaştığında yapılan uygulamalar… Mezuniyet töreni adı altında yaşanan rezaletler… Ya da hiç mezun olmasalar da “Gençlik şöleni” “Bahar şöleni” “Doğum günü partisi” veya benzeri herhangi bir vesileyle yaşanan ahlak dışı, değil İslam, insanlık dışı uygulamalar…
Okulların kapanmasına yaklaşmışken, mezuniyet törenlerinin yapılmadığı okul neredeyse yok gibi. Sosyal hesaplarda her yaştan öğrenci çocuğun, gencin, ailesi tarafından paylaşılmış boy boy resimlerini görüyoruz… Kendisi tesettürlü olduğu halde, kızının minili, dekolteli, bol makyajlı resimlerini gururla paylaşan anneler adeta paylaşım yarışına girmiş gibiler… “Ben yapamadım, kızım yapsın. Ben giyemedim, kızım giysin” diyen anneler, “benim batamadığım günaha, kızım batsın” “benim yanmadığım cehennemde çocuğum yansın” der gibiler…
Sanal sapıklar her geçen gün artarken, siz kızlarınızın resimlerini kimlere servis ediyorsunuz farkında mısınız anneler? Gençtir giysin deyip, kızınızın giymesine göz yumduğunuz yarı çıplak kıyafetleri, hiç tanımadığı, kendisine haram olan erkeklerin önünde giymesine nasıl gönlünüz razı oluyor. Daha anaokulu çağındaki çocuğun yüzüne çamur gibi makyaj yaparken, hiç mi sızlamaz vicdanınız?
Gerek sanal âlem, gerek gerçek hayatta sapık ruhlu insanlar (ki onlar da bizim çocuklarımız ve bu sorumsuz davranışlarımız sonucu o hale geldiler) kol gezerken, oğullarımızı bile elimizden geldiğince korumamız gerekirken, güzel goncalarımızı nasıl olur da kendi ellerimizle çirkin bakışlara malzeme yaparız?
Rabbini tanımayan, Allah’ın rızasını kazanamayan yavrularımız, en iyi okulları kazansa, dünyalık en iyi dereceleri yapsa ne anlamı olur? Kızlarını göz göre göre cehennem için hazırlayan annelerin ayağına nasıl cennet serilecek? Kızlarına ve oğullarına havayı, edebi, Allah’a kulluğu, harama bakmamayı öğütlemeyen, elini, belini, dilini harama karşı korumayı anlatmayan anne babalar; başta kendi evlatları olmak üzere tüm toplumun ümmete en büyük kötülüğü yapmış oluyorlar.
Resulullah (sav) şöyle buyurur: “Cennet annelerin ayakları altındadır.” Ama hangi annelerin? “Gençtir yapar” diyen annelerin değil, evlatlarını cennete hazırlayan annelerin ayaklarına serilir ancak!
Şair der ki:
Bastığın yerleri ”toprak!” diyerek geçme, tanı!
Düşün altındaki binlerce kefensiz yatanı.
Sen şehid oğlusun, incitme, yazıktır, atanı:
Verme, dünyaları alsan da, bu cennet vatanı.
Şimdi bir düşünelim. Din iman, ar namus, vatan uğruna canlarını kurban, kanlarını sebil eden ecdat, mezarından kalkıp, şüheda kanları ve canları üzerinde yapılan bu ahlaksızlıkları görse ne der? Ne yapar? O şehitler biz olsan ne yapardık? Vatan işgal edilmiş diyerek, torunlarını düşman sanıp cihat mı ilan eder? Biz bu hayırsız evlatlar için mi bedeller ödedik deyip bin kat daha acıyla kahrından mı ölür? Anne babalar, büyükler, öğretmenler, müdürler ve idareciler olarak; mukaddesat uğruna canlarını feda eden ecdadın kemiklerini sızlatmak istemiyorsak… Hem kendimiz hem de çocuklarımızın günah yükleriyle rabbimizin huzuruna çıkmak istemiyorsak bu vb. tüm uygunsuz davranış, uygulama ve kisvelere karşı durmak zorundayız. Gençler, bu yanlışları basit bir heves olarak görebilirler. Ama biz büyükler, bu yanlışların dünyada zillet, ahirette belki ebedi, belki uzun zamanlar azap sebebi olacağını biliyoruz. Bu haramlara alışan çocuklarımız, zamanla bağışıklık kazanıp bu büyük günahları hafif görmeye başlarlarsa, dinden çıkıp küfre girme tehlikeleri vardır. Aman dikkat… Selam… Dua… Not: yazımın bir kısmı, eskimez komşum Cuma Aslanoğlu ağabeyimin mesajından alıntıdır. Kendisine teşekkürler.
Muhammed Özkılınç