Muhammed Özkılınç – Eğitimci ve Yazar – muhammedozkilinc.com

Tekfir Eşittir Tekebbür

Tekfir Eşittir Tekebbür

Tekfir hastalığının ne denli tehlikeli olduğunu değişik vesilelerle işledik ve işlemeye de devam edeceğiz. Çünkü tekfir virüsü, İslam nesli için, Korona vs. virüslerden daha da tehlikelidir. Sair virüslerin tehlikesi % 5-10 dur ve insanın dünyasına yöneliktir. Bu virüslerden ölen bir Müslümanın, hükmen şehit olması bile mümkündür. Ama tekfir virüsü, o kadar tehlikelidir ki, eğer bünyeye tam yerleşmişse, umutsuz vakadır. Tehlikesi de insanın dünyasının yanında, ebedi ahiretini daha çok tehdit etmektedir.

Tekfirci cephe, sosyal medyada da oldukça güçlüdür. Çünkü arkasındaki karanlık odaklar, küresel bazda güce sahipler. Hatta medya denen güce de büyük oranda hâkimdirler. Dolayısıyla İslam ümmetine Korona veya kanser misali etki edecek olan bu fikrin yayılmasında tüm İslam düşmanları seferber olurlar. Bu konuda üste servetler değerinde paralar da dökerler.

Tekfir hastalığının ne kadar büyük bir tehlike olduğuna sadece bir örnek olsun diye yaşadığım bir anımı paylaşayım. İstanbul’da Şuurlu mütedeyyin babası, kendisi ve kardeşleri İslam için can atan bir aileyle tanıştım. Ailenin 22 yaşlarında üniversite öğrencisi olan oğullarının İslami duyarlılığı çok daha özel. Küçük yaşta, mahallenin camisinde Kur’an öğrenimini tamamlamış, daha çocuk denecek yaşta İslami ders ve sohbetlerin müdavimi olmuş.

Twitter

On sekizli yaşlarda ise, davet ve irşad konusunda; çevresi ve mahallesinin gözdesi olmuş. Birçok arkadaşının İslam ve Kur’an’la tanışmasına ve istikametine vesile olmuş. Aile de çocuklarının bu durumuna her gün biraz daha sevinip güvenleri arttıkça artmaya başlamış.

Ancak ailenin gözdesi bu genç, bir şekilde sosyal medyadaki, tekfirci videolarla tanışmış. Bir müddet sosyal medyadan bu videoları dinledikten sonra hal, hareket ve tavırlarında değişimler başlamış. Altı ay, bir yıl derken belli bir süre sonunda kendisine Kur’an’ı, İslam’ı, İslami anlayışı öğreten hocası da dâhil, kendisi gibi düşünmeyen herkesi tekfir etmeye başlamış. Zaman içinde ailesini bile Tekfir eder duruma gelmiş.

Aile; çocuklarıyla konuşup ikna etmem konusunda benden yardım istedi. Bir iki telefon görüşmesi pek netice vermeyince, beni İstanbul’a davet ettiler. Müsait bir zamanda İstanbul’a gittim ve onlara misafir oldum. Bir gece boyunca ayetler hadisler ışığında fıkhi delillerle konuşmamıza rağmen pek bir mesafe alamadık. Sadece benim sunduğum bazı deliller konusunda, bunları araştıracağım dedi o kadar.

Çünkü tekfir hastalığı adeta gözlere perde, kulaklara tıkaç oluyor. Bu virüsü kapanlar öyle bir şartlanıyorlar ki, kendi görüşünden olmayanları görmek istemiyor, dinlemiyor, sadece dinliyormuş gibi yapıyor ama adeta hiç duymuyorlar. Çünkü tekfir öyle bir virüs ki bulaştığı yeri iflah etmiyor.

Başlıktaki “tekfir eşittir tekebbür” ifadesini garipsemeyelim. Çünkü şu kısa ömrümüzde bunun çok örneklerini gördük. Tekfirci, insan öyle bir kibirli hale geliyor ki, kendi fikrinden başka herkesi kâfir görüyor. Tabi kâfir olunca da, tekfircinin gözünde başkaları; necis, hor, hakir ve muhatap alınmaya değer dahi görülmüyor.

Tekfirci zaman içinde adeta firavunlaşıp adeta nefsini putlaştırıyor. “Doğru iki olmaz birdir. O da benim dediğim ve benim yaptığımdır.” Mantığına gömülüyor. Yani tam bir harici mantığına bürünüyor. Dolayısıyla başkaları allame de olsa, konuştukları ayet, hadis de olsa itibar etmiyor. Ne ki birçok tekfirci, müctehid imamları dahi gayet cür’etlice diline dolayabiliyor. Sıradan âlimler ne ki? Yani tekfir hastalığı bünyeye tam yerleşmişse, bir nevi umutsuz vaka oluyor.

Allah (cc) selam veren kimseyi dahi tekfir etmeyi yasaklıyor. “Ey iman edenler! Allah yolunda sefere çıktığınız zaman, gerekli araştırmayı yapın. Size selâm veren kimseye, dünya hayatının geçici menfaatine (ganimete) göz dikerek, “Sen mü’min değilsin” demeyin…” (Nisa 4/94)

 “Kişi kendisini (halktan büyük görüp) uzak tuta tuta cebbarlar arasına kaydedilir de onların başına gelen musibete duçar olur.” (Tirmizi, Birr 61, (2001) Kin, nefret, tefrika, kaos ve derken nice kardeş kavgalarına sebebi olan kibir ve gururla mücadele, imanın gereğidir. Tüm bunların kaynağı olan tekfir hastalığı ise dünya ahiret zillet, zaaf ve azap felaketine sebeptir. Subhaneke… Bihamdike… Esteğfiruke…

Muhammed Özkılınç

YouTube
BİR YORUM YAZIN

ZİYARETÇİ YORUMLARI - 0 YORUM

Henüz yorum yapılmamış.

uweta   © - Muhammed Özkılınç