Toplumsal Dönüşüm Şart
Kritik bir seçimi daha kazasız belasız geride bıraktık. Herkes de biliyor ki batının İslam diyarı için öngördüğü demokrasi (!) sadece göstermeliktir. Çoğu kere de tapındıkları bu putu hemen yiyivermişlerdir. Ancak buna rağmen tağuti sistemler içinde şerri en ehven olanda demokrasidir. Şimdilik zoraki bu sistem üzere seçimlere iştirak ediyoruz. Ama ümit ederiz ki en kısa zamanda bu puttan da kurtuluruz.
Tabi “At sahibine göre kişner” kuralı tüm beşeri sistemler için geçerlidir. Bizim ülkede de idareye hak ve adalet düşmanı kimselerin çöreklenmemesi için seçimler an az zararlı yoldur. Dolayısıyla biz Müslümanların seçimlere katılmayı ihmal etmememiz gerekmektedir. Siyasi sahayı tamamen İslam düşmanlarına bıraktığımızı düşünün… O zaman bir asra yakındır olduğu gibi, ellerinden gelirse, taş üstünde taş bırakmayacaklardır.
Ancak zoraki bu sistemle yola devam ederken, asıl görevimizi de ihmal etmemeliyiz. Zaten doğru olan siyasetle uğraşan Müslüman’ın siyaseti yalnızca bir araç olarak görmesidir. Amaç ise Allah (cc) ın dinini ihya ve ikame etmektir. Bunun için de asıl olan, nebevi metottur. Bu da davet, tebliğ, eğitim vb. tüm meşru vasıtaların kullanılmasıyla olur. Siyaset ise nebevi metotla çalışırken yolumuza çıkan ve çıkması muhtemel engelleri aşmada bir vasıtadır. Yoksa amaç/davanın kendisi değildir.
Şunu unutmayalım ki, toplumsal dönüşümü gerçekleştirmediğimiz müddetçe, parlamentodaki tüm milletvekillerini alsak da neticeye varamayız. Sistemi kurgulayanlar, nasıl olsa bir çaresini bulur, yine 1920 model bu dökülen arabanın direksiyonunu yine alırlar. Onlar için her yol mubah; darbe, terör, algı operasyonları, şantaj, ekonomik sıkboğazlar ve daha neler…
“…Şüphesiz ki, bir kavim kendi durumunu değiştirmedikçe Allah onların durumunu değiştirmez…” (Rad 13/11) “Nasıl olursanız, öyle idare edilirsiniz.”[1] Keyfiyetiniz ne ise, başınızdakilerin keyfiyeti de o olur. Siz nasıl bir kaynak iseniz, başınızdakiler de o kaynağın mahsulüdür. (Deylemî, Müsned, 3/305)
Nebevi metot insanların yüreklerini fethedip, onları ikna etmek ve kendi istekleriyle hakkı kabullenmeleri üzerine kuruludur. Zoraki ve despotlukla olan kabule, “iman” ve “teslimiyet” denmez. Böyle zoraki teslim olmuş görünen kimseye de “Müslüman” değil, “Münafık” denir. Dolayısıyla nebevi metot önce yürekleri fethetmeyi gerektirir. Bu da davet, eğitim ve terbiyeyle olabilecek, çok sabır, azim ve sebat gerektiren bir iş.
Aksi halde, tepeden inme darbeyle ve zoraki olan yönetim değişiklikleri, yine benzeri başka birileri tarafından devrilmeye mahkûmdur. Diyelim ki bilinen despot ve zorba idareciler gibi uzun yıllar iktidarı korumayı başarsanız da bu gerçek bir idare değildir. Böyle bir idarede rıza, güven, emniyet huzur, fazilet, erdem, bereket yoktur, olamaz. Bu ise İslam’ın ruhuna terstir.
Şehit imam Hasan el-Benna (rh.a) 80 yıl öncesinden çok önemli bir tespit yapmış. Müslüman fert, Müslüman aile, Müslüman toplum formülü… Kaldı ki bu formül, Resulullah (sav) vs. peygamberlerin uyguladığı formül olup, fıtrata da en uygun formüldür. Hiçbir peygamber, tepeden inme bir darbeyle falan toplumlara hükümranlık kurmaya kalkılmamıştır. Zaten İslam’ın ve İslam’ın davetçisi peygamberlerin hedefi de insanlar üzerinde hükümranlık kurmak, onlara reis ve idareci olmak değildir. Aksine onlara rehberlik yaparak, kendi istekleriyle tağutu reddedip, ilahi sisteme teslim olmalarını sağlamak. Toplum ailelerden, aileler fertlerden oluşmaktadır. Şu halde en mükemmel, en sağlam ve en kalıcı yöntem önce insanların yüreklerini fethetmek. Yürekleri ve her şeyleriyle İslam’a adanmış fertler yetiştirmek… Sonra bu fertlerden oluşmuş adanmış aileler, bu ailelerden de adanmış bir toplum oluşturmak. Bunu da tabi ki her meşru vasıta ve yöntemle, davet, eğitim ve terbiyeyle yapabiliriz. Devam edeceğiz inşallah. Selam… Dua…
Muhammed Özkılınç