Toplumsal Dönüşümde Ulemanın Gücü 2
Alimlerin rehberliğiyle olacak toplumsal dönüşüm,
- En doğal, en sağlıklı, en az risk taşıyan bir devrim niteliğinde olur. Çünkü toplumun rızasıyla ve kendi isteğine bağlı olarak gerçekleşecektir.
- Böyle bir dönüşüm, tüm tarafları sevabdar kılar. Çünkü dönüşüm için didinen ulema ve onların talebeleri vs. Allah (cc) ın emri, Resulullah(sav) ın sünneti gereği bu işe girişmişlerdir. Onların çağrısına uyarak dönüşen toplum bireyleri de tek tek Kur’an ve Sünnete uymuş, nebevi bir hayatı kucaklamış olacaklardır.
- Böylesi tabii bir devrimin tek gayesi Allah (cc) hedefi ise insanlığın dünyada zilletten izzete kavuşması… Ahirette de cehennemden kurtulup ebedi saadete Cennete kavuşmasıdır. Bu devrimin hedefinde süfli arzular veya herhangi fani ve değersiz menfaatler yoktur.
- En sağlam, istikrarlı ve kalıcı olan bir devrimdir. Çünkü bu devrim toplumun rızası ve gönüllü teslimiyetiyle gerçekleşmiştir.
- Artık toplumun her bir ferdi, gücü oranında bu devrimin koruyup kollayıcısı olduğundan, bu Devrim rayından sapmadıkça asla sarsılmayacak, sonlandırılamayacaktır. Seyyid kutup (rh.a) meşhur tefsiri “Fizilal-il Kur’an” ın girişinde şöyle der: “Müslümanlar az bir süre tadına vararak İslam şeriatının gölgesinde yaşasalardı, sonra diğer insanlar ordular kuşanıp İslami hayatlarını almak isteselerdi, İslam toplumu son nefesine kadar direnir cihat eder ama İslami hayatı vermezlerdi. Hayatlarını seve seve İslam’a feda ederlerdi.”
- Bu devrim vahye dayandığı gibi, yönetimi de vahye dayandığından, hiçbir beşeri sistemle kıyaslanamayacak bir huzur, güven, emniyet ve selamete sahiptir. Devrisaadet ve sonrasındaki İslam’ın yaşandığı devreler bunun açık bir örneğidir. Bir de şu an afra tafra reklamı yapılan, çağdaş, ilerici, özgürlükçü (!) musır medeniyet vs. diye yutturulmaya çalışılan beşeri sistemlere bakın. Ne kadar da içler acısı bir durumdadırlar.
- Doğal olarak böyle mükemmel sonucu olan bir devrim tüm dünya halklarının dikkatini çekecek, en güzel örnek olacaktır. Ve kısa zamanda dünya halkları gönüllü olarak İslam’la şereflenirlerdi.
- Böyle bir toplumda teba da idareciler de hasbi ve sadece Allah (cc) ın rızasına matuf davranacaklardır. Dolayısıyla siyasi çekişmeler ve politik cambazlıklar da son bulacaktı. Hesap belli bir toplum % 50 iyileşmişse, % 50 iyi idareciler tarafından yönetilecektir. Bu iyileşme oranı yükseldikçe, idarecilerin iyileşme oranı da yükselecek, düştükçe de düşecektir. Çünkü idareciler gökten inmeyecek yerden de bitmeyeceklerdir. Toplumun kendisinden çıkacaklardır. Nitekim efendimiz (sav) bu gerçeği sarahaten ifade etmiştir. “Nasıl olursanız, öyle idare edilirsiniz.” (Deylemî, Müsned, 3/305.)
Tabi bu değişim sihirli bir değnekle olmayacaktır. Ve bunun sadece resmi kurumlar ve siyasi çalışmalarla olması da mümkün değildir. Çünkü insan eğitiminde gönüllülük esastır ve resmi kurumlarda bu gönüllüğü yakalamak maalesef kolay değildir. Çünkü maaş, para, makam vs. girdiği yeri ciddi manada bozmaktadır. Acil bir manevi kalkınma hamlesine ihtiyaç vardır. Duble yollar, teknolojik hamleler, sağlık, ekonomik ve askeri güç önemli ama aynı oranda gönül köprüleri ve kalplere varan yollar da inşa etmek zorundayız. Bu konuda yine tüm eğitim ve irşat camiaları; üniversiteler, milli eğitim, medreseler, diyanet, tarikatlar, cemiyet ve cemaatlere büyük görev düşmektedir.
Muhammed Özkılınç
BİR YORUM YAZIN
ZİYARETÇİ YORUMLARI - 0 YORUM