Acemi Yuvanın Temeli Çürük Olur

22.11.2019

Bilindiği üzere, her işin bir acemilik dönemi vardır. Her işte belli bir süre çıraklık, sonra kalfalık, sonra da ustalık dönemi başlar. Hiçbir insan doğarken; doktor, mühendis, marangoz, elektrikçi, kaportacı, inşaatçı, Rençber, boyacı vs. mesleklerle donanmış olarak doğmaz. Her meslek erbabı çekirdekten yetme usullerle tecrübe kazana kazana pişerek meslek sahibi olur.

Her iş ve meslekte katılımcılar, belli süre ve kurlarla uyum ve deneme sınavlarına tabi tutulurlar. Hem teorik, hem de pratik birçok ders ve stajlar görürler. Ta ki iş ve mesleklerinde karşılaşacakları sorunlarla baş edebilsinler. Önlerine çıkacak olası engellere karşı, önceden hazır ve donanımlı olsunlar. Tökezlemesin, sarsılmasın ve yıkılmasınlar.

Sonra işin başlangıcındaki bu kurslarla da kalmaz, sonraki dönemlerde de ihtiyaç halinde kısa veya uzun süreli hizmet içi eğitim kursları devam eder. Çünkü her iş ve meslekle ilgili yeni gelişmeler, keşif ve buluşlar olabilmektedir. Özellikle bu son asırda bu tür güncellemeler değil yıllık bazen aylık bile olabilmektedir.

Twitter

İşte yuva kurmak, aile olmak için de, yeni evlenen gelin ve damadın belli tecrübelerden geçmeye ihtiyaçları vardır. Kaldı ki, yuva kurmak, diğer işler gibi geçici bir iş değil. Belki de bir hayat memat meselesidir. Diğer mesleklerin birinde tutunamazsanız, başka bir iş veya meslekte devam edebilirsiniz. Ama yuva kurmak öylesine kolay bir şekilde yenilenebilir değildir.

Dolayısıyla yuvanın iki temel taşı olan gelin ve damadın, gerekli tecrübeyi edinmeleri gerekir ki, hayatları cennet olsun. Yuvaları huzur ve bereket dolsun. Yuvadan saygı, sevgi, şefkat, merhamet, meveddet ve muhabbet eksik olmasın. Aile bireyleri dışarıda bir sıkıntı ve çileye düştüklerinde, yuva onları manevi doktoru olsun. Tüm çile ve sıkıntılarını giderip enerji ve aksiyonla donatsın.

Eskiden yeni kurulan yuva, nice acı tatlı anıları dolu dolu yaşamış, bir ömür tecrübesi olan, anne babaların himayesinde kurulurdu. Damatlar babalarından, varsa büyük ağabeylerinden, hatta amca dayılarından bile hayata dair çok şeyler öğrenirlerdi. Gerek onların öğüt, nasihat, uyarı ve iltifatları, gerekse hayat tecrübeleriyle örneklikleri önlerini aydınlatırdı. Aynı şekilde gelinler de, kayın valideleri, varsa eltileri ve diğer büyüklerinden görüp duyarak hayata ve aile prensiplerine dair çok şeyler öğrenirlerdi.

Şimdiler de kız tarafının ilk şartı, kızlarının asla kayın validesiyle aynı eve yerleşmemesi. Tabi sadece aynı evde veya dairede değil, aynı apartmanda, hatta mümkünse aynı mahallede oturmaması. Hani nerdeyse ayrı şehirde, hatta ayrı ülkede yaşasın, ama kayın validesi ve kayınbabasının evinde bulunmasın. Sanki bu yeni aile nice aileler arasında bir sevgi bağı değil de ayrık otu olacak.

Hâlbuki kurulan aile eğer akrabalar arası ise, akrabalığı daha da güçlendirip pekiştirmesi esastır. Eğer yabancıdan evlenirse yeni akrabalık köprülerinin kurulması demektir. İnsanı diğer varlıklardan bir özellik birlik beraberlik, komşuluk, akrabalık ve sıla-i rahimdir. İnsan vahşi bir kuş değil ki yuvadan uçunca ata dededen, aba ecdattan irtibatı kesilsin.

Ayrıca yuva, İnsanın ömür boyu sığınağıdır. İnsan yorgunluğu yuvasında atar. Hüzün ve kederlerini yuvasında unutur. Diyebiliriz ki, yuva bu fani âlemde aile bireylerinin ya cenneti, ya da cehennemidir. Yuva kurmak dünyalık cennetimizi oluşturmak için değil midir? Aynen Mevla Teâlâ’nın buyurduğu gibi: “Kendileri ile huzur bulasınız diye sizin için türünüzden eşler yaratması ve aranızda bir sevgi ve merhamet var etmesi de O’nun (varlığının ve kudretinin) delillerindendir. Şüphesiz bunda düşünen bir toplum için elbette ibretler vardır.” (Rum 30/21)

Bir ailede; sevgi, saygı, huzur ve güven varsa, dışardaki tüm zorluklar, sıkıntılar, çileler vız gelir. İsterse insan çok fakir ve muhtaç bile olsa, tüm badirelerin üstesinden gelir. Ama bir insanın yuvasında, ailesinde huzursuzluk varsa, dışardaki tüm saadetler, boştur. Ne mal ve servet, ne mevki makam, ne de şan ve şöhret, o insanlara huzur ve saadet getiremez. Yuva ömür boyu huzur ve saadetler veya çile ve felaketler zinciridir. Subhaneke… Bihamdike… Esteğfiruke…

Muhammed Özkılınç

YouTube
BİR YORUM YAZIN

ZİYARETÇİ YORUMLARI - 0 YORUM

Henüz yorum yapılmamış.

webnorya © - Muhammed Özkılınç