Ayıdan Post Gavurdan Dost
Bir atasözü, “ayıdan post, gâvurdan dost olmaz” şeklindeydi. Aslında atasözleri, yılların birim ve tecrübelerinin ürünüdürler. Ancak “insan aklı nisyan ile malul” olduğundan, biz bu atasözlerini yeterince kavrayamıyoruz. Sadece atasözleri de değil, nice ayet ve hadisler de bizi düşmana karşı hep uyarmışlardır. Uyarı ayetleri çoktur. Ancak özellikle şu 3 ayet, adeta şu anda verdikleri sözleri paspas gibi çiğneyen tüm düşman devletlerini tasvir ederek anlatmaktadır.
“Ey İnananlar! Sizden olmayanı sırdaş edinmeyin, onlar sizi
şaşırtmaktan geri durmazlar, sıkıntıya düşmenizi isterler. Onların öfkesi
ağızlarından taşmaktadır, kalplerinin gizlediği ise daha büyüktür. Eğer
aklediyorsanız, şüphesiz size ayetleri açıkladık.
İşte siz, onlar sizi sevmezken onları seven ve Kitapların bütününe inanan
kimselersiniz. Size rastladıkları zaman: “İnandık” derler, yalnız
kaldıklarında da, size öfkelerinden parmaklarını ısırırlar. De ki:
“Öfkenizden çatlayın”. Allah kalplerde olanı bilir.
Size bir iyilik gelse, onların fenasına gider; başınıza bir kötülük gelse buna sevinirler. Sabreder ve sakınırsanız, onların hilesi size hiçbir zarar vermez. Allah işlediklerinin hepsini ilmiyle kuşatmıştır.” (Âli İmran 3/118-20)
Bu ayetleri iyi anladığımız zaman, düşmana karşı hep uyanık oluruz. Düşmanın kalleşlik ve dönekliklerine karşı apışıp kalmayız. Özellikle haçlı Siyonist ittifakının kalleşlikleri hep beklenmelidir. Hamas vb. bu düşmana karşı yıllardır mücadele eden feraset ve basiret sahibi yiğitler, yıllardır şunu söylüyorlar. “Yahudi sadece güçten anlar, onlar için ahd, söz ve va’din bir değeri yoktur.” Yahudi genlerini taşıyan sebe-i Şia da böyledir. Haçlılar da böyledir.
Onca ilahi uyarıları, nebevi ikazları ve atasözlerini hakkıyla anlayınca; neden ABD şöyle kalleş? Neden Rusya böyle dönek? Neden batılılar verdikleri sözlerden, acıkınca tapındıkları putları yiyen müşrikler misali verdikleri sözlerden dönüveriyorlar. “nerede bu BM nerede AB nerede NATO” falan gibi sözlerde dizlerimi dövüp zaman kaybetmeyiz. Bu sorular, “akrep, yılan neden sokuyor?” demek gibi bir şey. Sokmak nasıl yılanın çıyanın tabiatıysa, kalleşlik, kahpelik ve döneklik de kâfirlerin huyudur.
Sovyetler birliği sadece Afganistan da, yıllarca uyguladığı insanlık dışı katliam ve zulümler neticesinde, dağılıp rezil ve zelil oldu. İnşallah Çeçenistan, Şam diyarı ve Libya’daki zulmü de yanına kalmayacaktır. Birinci dağılmasında toparlanabildi. İnşallah bu defa toparlanamayacak şekilde dağılacaktır.
ABD beraberindeki 30 küsur Avrupa ülkesi ve İsrail yıllardır onlarca İslam ülkesinde katliam, soykırım, işgal, sömürü, işkence ve her türlü insanlık dışı zulümlerine devam etmektedirler. Irak’ı yangın yerine çevirip, güya yıllardır ambargo uyguladıkları İran’a teslim ettiler. Üstüne birde Yemen’i verdiler. Haçlı ve Siyonistlere vekâleten şimdi Şia, “Haşdi Şii” Törer ordularıyla, Körfez Emirleri Deaş, İşid vb. örgütlerle kaldıkları yerden zulümlere devam ediyor. Dinci örgütler yetmiyor, birde dinsiz örgütleri de paralel olarak sahaya sürüyorlar. PKK, PYD, DHKPC vs.
Hele şu Suriye’nin haline… Aaah Şam diyarı… Her yerden zulüm fışkırıyor… Katliam, kan, gözyaşı, feryat, figan ve çığlıklar… Ona birde Mısır’ı Türkiye’yi eklemek istiyorlar… Hatta tüm İslam diyarı aynı Suriye gibi harap olsun istiyorlar. Onların bir kaybı yok ki… Aksine silah, ekip ve ekipman satıp para kazanıyor. İnşaat ekipmanı satıp para kazanıyorlar. Yıkıyorlar, bomba barut ve tüm savaş masrafını İslam ümmetine fatura ediyor… Tekrar inşa edip yapma parası alıyorlar. Sonra tekrar yeni baştan yıkıp tekrar yapıyorlar. Öyle de böyle de kazanıyorlar. Yoksa İslam ümmetinin 50-60, 100 katı daha müreffeh bir saltanat sürmeleri mümkün değil… Zaten onların felsefelerine göre kendileri özel, insanlığın efendileri… Hatta Allah’ın çocukları (haşa)… Diğerleri Sadece köle…
Şimdi soralım vicdanlara; firavun ordularını denizde boğan adili mutlak, bu asrın firavni güçlerini helak edemez mi? Nemrut ordularını sivrisineklerle, Ebrehe ordularını ebabil kuşlarıyla helak eden kadiri mutlak, bu asrın zalimlerini cezalandıramaz mı?
Bunca kan, gözyaşı, feryad-u figan berheba mı olacak? Bunca yetim kalmış yavrular, katledilen milyon milyon kadın, erkek, çocuk, genç, ihtiyar mazlumların hukuku ne olacak? Memleketlerinde sürülen milyonlar… Ya okyanuslarda suda, ya da katliam denizlerinin kanlarında boğulmaya mahkûm edilen mazlumlar…
Batılılar ayağı sakatlanan finolarına özel tekerlek ayaklar geliştiriyorlar da, İslam âleminin savaş mağduru kör, kolsuz, bacaksız yüzbinlerce sakat mazlumun ahı onca mazlumun bedduaları yerde mi kalacak? Hayır… Hayır… Allah (cc) adili mutlaktır… İntikam sahibidir… “Sakın, Allah’ı zalimlerin yaptıklarından habersiz sanma! Allah, onları ancak gözlerin dehşetle bakakalacağı bir güne erteliyor.” (İbrahim 14/42) “Eğer Allah, insanları zulümleri yüzünden hemen cezalandırsaydı, yeryüzünde hiçbir canlı bırakmazdı. Fakat onları belirli bir süreye kadar erteler. Ecelleri geldiği zaman ise ne bir an geri kalabilirler, ne de öne geçebilirler.” (Nahl 16/61) “Zalimler hangi devrilişle devrileceklerini görecekler.” (Şu’ara 26/227) Subhaneke… Bihamdike… Esteğfiruke…
Muhammed Özkılınç