Az Çocuğun Zararları 3
Meşhur tabiri bilirsiniz, “zehri, altın tasta, bal içre sunarlar” İslam ve insanlık düşmanları, hep karanlık emellerini kamufle ettiler ve etmeye de devam edeceklerdir. Mesela ABD, İsrail, İngiltere ve beraberindeki tüm kâfirler, İslam diyarını işgal ve talan etmeye gelirken, ebedi özgürlük getirmek için geliyoruz diyorlardı. Aslında onlar bir asırdan fazladır devam eden işgal ve sömürülerini ebedileştirmek için geliyorlardı ama adını tam tersine ebedi özgürlük koyuyorlardı. Karanlıkla aydınlık, hayırla şer ne kadar farklıysa bu iki terim de o denli farklıdır ama olsun. Tabi bizim mahalleden de vicdanı satılık, onların borazanlığını yapan, zalimleri hami gösteren yeterince hain buluyorlar.
Bu aldatmacanın bir başka versiyonu, “Hizbullah” ifadesidir. Şii bir dinin mensubu olarak bu zümre hiçbir zaman Allah (cc) ın hizbi olmadı ama yıllarca kendisini bu “mübarek” kelimeyle kamufle etmeyi başardı. Hala da Şia, bu vb. birçok istilahı tepe tepe kullanmaktadır. Fetö nün “hizmet” kelimesini ters istikamette kullanması gibi.
Şimdi gelelim asıl konumuza nesli yok etmeyi amaçlayan odaklar, bu emellerini çok ustaca ve sinsice kamufle etmektedirler. “nüfus planlaması” diyorlar. Zannedersiniz ki bu şer odakları, neslin daha planlı, daha eğitimli ve daha çok olarak gelişmesini sağlamak istiyorlar. Hâlbuki onların hedefi nüfusun sağlıklı bir şekilde gelişip çoğalması değil, resmen çocuk kıyımıdır. Zaten arada bir bu karanlık emellerini faş ettikleri de oluyor. Diyorlar ki yer kürü 6-7 milyarlık insan yükünü kaldıramaz. İdeal bir yaşam için bu sayı 2 hatta mümküne 1 milyara düşürülmelidir. Sanki insanların rızkını onlar veriyor haşa… Diğer canlı türlerinin her birinden değil milyar, trilyonlarcasının rızkını veren Allah (cc) bu garantiyi vermiyor mu? “Yoksulluk kaygısıyla evlâtlarınızı öldürmeyiniz. Onların da sizin de rızkınızı veren biziz. Onları öldürmek ağır bir suçtur. (İsra 31)
- Tevekkül ve iman zaafına sebebiyet vermesi… Esasen imanı bütün, Allah (cc) a tevekkülü bilen bir Müslüman nüfus planlaması hatasına düşmez. Çünkü Allah (cc) ın mutlak Rezzak olduğuna inanmaktadır. Ama son yıllarda vahyi akılla perdelemek moda oldu. Aklı vahyin üstünde görmek ilericilik ve ileri görüşlülük sayılıyor. Bu da din sahibinin iradesine göre değil de kendi arzularına uygun bir din arayışında olanları epeyce hesaplarına geliyor.
Tabi bu ayet ve hadislerden haberdar olan mütedeyyin çiftler, ne yapıp edip ille de nüfus planlamasına çare buluyorlar. Ne diyorlar, “efendim zaman kötü, İslam göre terbiye edemeyiz. O halde çocuk yapmayalım.” İşte bu şeytanın sağdan yanaşmasıdır. Şeytan bir şekilde ikna ediyor. Hâlbuki zaman kötüyse, o zamanı iyileştirecek nesiller yetiştirme mücadelesinde daha azimli ve kararlı olmamız gerekmez mi? ama biz hemen işin kolayına kaçıyoruz. Aslında zevk ve hazlarımızı sınırlandırdığı ve kısmen de rahatımızdan fedakârlık gerektirdiği için çocuk kıyımına kayıveriyoruz. Yoksa asıl gaye, nesillerin bozulma endişesi değil…
- Az doğum sebebiyle annenin sağlığının bozulması. Bu gerçek tıbben sabittir ki anne ne kadar doğum yaparsa o kadar daha sağlıklı olmaktadır. Çünkü anne her doğumla beraber, vücudundan birçok zararlı maddeler atmaktadır. Bir yenilik, dinçlik ve sıhhat… Tabi yine akıllarını vahyin önüne alanlar, bu konuda şu sağlık sorunu yaşayan anneleri ileri sürecekler. Bu günün kadını birazda anne olmak istemediği ve doğum yapmadığı için birçok sağlık sorunları yaşamaktadır. Tabi annelik külfet gerektirdiğinden nesil kıyımı olan çocuk yapmama hikâyeleri bu günün kadınlarına daha cazip gelmektedir.
- Kardeş azlığı, hatta kardeşsizlik sebebiyle asosyal olarak gelişmesi… Bunun sonucu çocuğun saygı, sevgi, paylaşma ve mücadele ruhunu kazanamamasıdır. Bilindiği üzere bazı şeyler, okuyarak değil sadece yaşayarak, usta çırak usulüyle öğrenilir. İşte büyük küçük, münasebetleri, ebeveyn evlat ilişkileri, saygı sevgi gibi erdemler de öğretimden ziyade eğitimle, pratik terbiyeyle elde edilirler.
- İş gücünü azaltması, rakip görülen milletleri ekonomik olarak zaafa uğratması… Şu an maddi hazlara ve maddeye tapınan batı, nüfus planlaması sonucu ciddi bir işgücü kaybına uğradı. Öyle ki batıda çalışıp üretecek genç kalmadı. Genç çok az. Var olanlar da zora gelebilecek gençler değil. Neredeyse hepsine yakını, annesiz babasız büyümüş durumdadır. Kreş nesli, dadı, bakıcı nesli… Anne şefkati ve baba disiplini görmemiş. Ver yiyeyim, ser yatayım… Aşk, meşk, mide, uçkur, mutfak ve yatak odasından ibaret bir hayata mahkûm…
Batı sadece nesli değil, aileyi de yok etti. Dolayısıyla kendisi de yok olmaya mahkûmdur. Şu mülteciler takviyesi olmasa, batıdaki fabrikalar durur. Tarlaları sürülmez, sokakları süpürülmez olur. Sakın şöyle demeyin: “adamlarda Teknoloji var, robot yapar yine de orta yârde kalmazlar.” Peki, insan olmayınca robotu kim yapacak, kim çalıştıracak ve niçin yapacak.
İnsanlık var olmak istiyorsa “muasır medeniyet” diye yutturulan batı kültüründen kurtulmak ve yeniden İslami ve insani değerlere dönmek zorundadır. Kısacası, “nüfus planlaması” adıyla süslenerek sunulan “nüfus kıyımı” batının insanlığın başına bela ettiği binlerce beladan sadece bir tanesidir. Biz kendi değerlerimize sahip çıkıp batının bu vb. tuzaklarına düşmesek, bir zaman sonra batı diye bir şey zaten kalmayacak. Selam… Dua…
Muhammed Özkılınç