Batı Virüsü Dünyevileşme
Dünyevileşme, dünya ve içindeki nimetleri kutsamak sadece işlediği amellerin karşılığını bu dünyada almayı isteme ve ahireti uzak görme eğilimidir. Bu eğilime sahip insan için hak ve adalet; para, güç ve iktidar demektir. Argo tabirle, “Paran gadar konuş” anlayışıdır. Bu anlayışa göre en saygın insan, maddi olarak en güçlü, para ve serveti en çok olandır.
İnsanlık İslam’ın tevazu ve sadeliğinden uzaklaşıp batı kültürüne ram olalı, çok zaman oldu. İslam’dan uzaklaşıp batı kültürüne yöneldikçe de, her gün insanlığa dair bir şeylerini kaybetti ve kaybetmeye de devam etmektedir. “İslam’ın gerilemesiyle dünya neler kaybetti” adında bir kitap vardı. Ne kadar da yerinde bir isim ve önemli bir kitap… Evet, İslam ümmetinin duraklaması ve gerilemesi (!) sadece İslam ümmeti için değil, tüm insanlık için de büyük bir kayıptır.
Güç ve iktidar İslam’ın emrinde ve İslam ümmetinin elindeyken, ümmet bu gücü tüm ümmetin ve insanlığın adaleti, huzuru, güveni ve mutluluğu için kullanır. Çünkü adalet ve huzur İslam ile mümkündür. Ama güç zalimler ve zorbaların elinde oldukça, zorbalar, zulümlerine zulüm katarlar. Dolayısıyla İslam’ın duraklaması, ümmetin gerilemesi, tüm insanlık için büyük bir hüsrandır.
İşte tüm insanlık ve ümmet için asrımızın en büyük tehlikelerinden biri de dünyevileşme tehlikesidir. Tüketim hastalığının mikrobu olan dünyevileşme, kimini imanından, kimini amelinden, kimini ahlakından, kimini cebinden, kimini yüreğinden yaralıyor, hatta öldürüyor.
Hâlbuki efendimiz (sas) 1400 yıl öteden, bu konuda çok ciddi uyarılar yapmıştı.
“Korktuğum şeylerden birisi de benden sonra size dünya nimet ve ziynetlerinin açılması, sizin de onlara gönlünüzü kaptırmanızdır.” (Buhari, Müslim) “Vallahi ben bundan sonra sizin hakkınızda fakirlikten korkmuyorum. Aksine sizden evvelki ümmetlerin önüne dünyalıklar serilip birbiriyle yarıştıkları ve onları helak ettiği gibi sizin önünüze de serilip çekişmenizden ve sizi de helak etmesinden korkuyorum. (Buhari, Müslim)
Kimi hadisler de dünyalık sevgisinin çok daha derinleşerek iman eden insanların, dünyalıklar için birbirlerine kıyabileceklerine işaret edilir. Hz. Peygamber Uhut’ta şehit edilenler üzerine namaz kıldı, sonra minbere çıktı ve sanki vedalaşıyormuşçasına şöyle konuştu: Ben, benden sonra sizin şirke düşmenizden korkmuyorum. Fakat ben, sizin dünyanızdan, dünyayı istemenizden, dünya için birbirinizi öldürmenizden ve tıpkı sizden öncekilerin helak olması gibi, sizin de helak olmanızdan korkuyorum. (Buhari, Müslim ve Ahmed)
Bir düşünün, cahiliye insanı, İslam’dan önce dünyalıklar için birbirlerine kıyıyorlardı. İslam’la şereflendikten sonra, birleri uğruna değil mallarını, canlarını dahi feda edecek duruma geldiler. İslam’a bağlılıklarını kaybedince de yeniden cahiliye dönemindeki gibi 3-5 dünyalık için birbirlerine kıyacak duruma geldiler. Demek hem ümmet, hem de insanlık olarak, tek kurutuluş yolu, yeniden İslam’a teslim olmaktır.
Dünyalık sevgisi çok yönlü bir beladır
Dünyevileşme hastalığına müptela olan insan dünya da rezil, ukbada zelil olmaya mahkûmdur. Huzur ve sükûnet bulamaz. Bir taraftan tamahkârlığı sebebiyle daha çok mal elde etmenin telaşındır. Diğer yandan var olan mallarına ya bir zarar gelirse korkusuyla perişandır. Sırandan bir insanın rahatça uyuması gibi uyku uyuyamaz.
İşte bakınız, özgür olduğunu sanan çağdaş insan, ne giyeceğine bile kendisi karar veremiyor; Paris’teki modacı onun yerine giyeceğini belirliyor. Diğer yandan modası geçmiş olanları, israf etmek zorunluluğu içindedir. Her mevsim giysilerini yenileme ve her konum için başka başka giysiler kullanma şaşkınlığı da cabası…
Koltuklar oturma grupları vs. gereçler, adeta evdeki hayatı daha rahat kılmak için değil; zorlaştırmak içindir. Obez olma tehlikesi, mafsallarda kireçlenme, daha 50 yaşına gelmeden sandalyede namaz kılma ihtiyacını doğurmaktadır. O halılar ve koltuklara şu kadar para verilmiştir, çoluk çocuk rahatça oturup keyfini çıkaramaz; annenin gözü oradadır, ya kirletirlerse?… Camekânlar, içindeki süsler ve cam sehpaların kırılma tehlikesi… Ve daha neler neler. Siz örnekleri çoğaltın. Selam… Dua…
Muhammed Özkılınç