Cumhurbaşkanına Mektup
Sayın Cumhurbaşkanım!
Vatanına din iman ve mukaddesatına ölümüne ve sadakatle bağlı bir vatandaş olarak zatı alilerinize dostane bazı ikazlarda bulunmak istiyorum. Zatı alileriniz gibi, vatana ve mukaddesata adanmış dava arkadaşlarınızın, bu âcizane feryadı duyacağınıza ve değerlendireceğinize inancım tamdır.
MEDAV (Medrese Âlimleri Birliği) ESAB (Ehli Sünnet Âlimler Birliği) DİAB (Dünya İslam Âlimleri Birliği) ın bir üyesi ama daha da önemlisi; hem vatan ve milletimin, hem de tüm İslam diyarı ve ümmeti İslam’ın derdiyle dertlenmeye çalışan bir birey olarak, sizlere sesleniyorum. Aynı derdin sancılarının, zatı alilerinizi ihtiyarlattığını bildiğimden bu nidaya cür’et etmekte zorlanmadım.
54 yıllık naçiz ömrün, asgari, 35 yılını, ilim, irfan, davet ve irşat hizmetlerine adamak nasip oldu. Yine asgari, 30 yıldır da; FETÖ, PKK vb. vatanım, milletim, İslam diyarı ve ümmetin bekasını tehdit eden terör şebekeleri, loca, mahfil ve karanlık odakların, farkında olup nice risk ve tehditler altında onların tehlikelerini haykıran yanık bir bağırla feryat ediyorum.
Sadece bu vatana değil, tüm İslam diyarına ve ümmete yaptıklarınıza şahidiz. Bunun için de ilk günden beri hem dualarımız, hem de sesimiz, kalemimiz ve tüm imkânlarımızla arkanızda olduk. Hatta bunun için, siyasete mesafeli olması gereken konumumuzu nice kereler riske ederek sizi hep savunduk ve savunmaya da devam ediyoruz.
Sayın Cumhurbaşkanım!
Dışardan bakan, içerdeki hata ve kusurları daha net görür. Dolayısıyla dışardan bakan dostların uyarı ve ikazları, yanınızda ve yakınınızdaki dostlar ve danışmanların uyarılarından daha önemlidir. Yakınınızdakiler, sizin vatan, millet hatta tüm İslam diyarı ve ümmet için uyku, rahat ne ki, her şeyinizden fedakârlıklarınıza şahittirler. Bu da onların uyarı dozajını, olması gerekenden aşağı çekebilir. Ama dışarıdan bakan dostlar, daha objektif olurlar.
Dost acı söyler ama sadece gerçekleri söyler. Bu sebeple, doğruları eğip bükmeden haykıracak ulema, ümera ve münevverlerden bir dost meclisiniz olmak zorundadır. Adalet timsali Ömer-ul Faruk (ra) un “Yanlış yaptığımızda bizi uyarmazsanız, sizde hayır yoktur. Uyarılarınıza rağmen kendimizi düzeltmezsek bizde hayır yoktur.” Sözü, şiarınız olsun.
Dışarıdan bakıp artı eksileri daha net görebilen dostların uyarı kanalları hep açık olmalı. Bu kanallar tıkanır, kısıtlanır veya engellenirse, yanlışlar katlanarak devam eder. Bunun zararı sadece Ak Parti veya Türkiye’ye değil, tüm İslam diyarına ve ümmete hatta insanlığa olur. Bu da düşmana, gökte ararken yerde bulduğu, hamle fırsatları verir.
Yanlışınız anında hiç çekinmeden sizi uyarma yerine taltif eden dostlardan sakınınız. Dostların yersiz iltifatları, en az düşmanın hamleleri kadar tehlikelidir. Düşmanınızı düşman bilip ona karşı agâhsınızdır. Ama dostun yanlış iltifatları, çoğu kere eksilerinizi görmeye perde olur.
Sayın Cumhurbaşkanım!
Daha sonra kısmen açacağım üç konuya şimdilik özetle değinmek istiyorum.
- Ulemanın ümmet için en az ümera kadar önemli olduğu zatı alilerinizin malumudur. Özellikle istikamet üzere olan ulema… Son yıllarda İslam’ı sulandırma çalışmalarının, çeşitlenerek yoğunlaşmasına derin endişelerle şahit olmaktayız. Harici mantığıyla, kendilerinden başka herkesi tekfir edenler tehlikelidirler. Ancak yerli oryantalist diyebileceğimiz, ehlisünnete adeta savaş açmış bulunan reformist akımlar, onlardan daha çok tehlikelidirler. İşte istikamet üzere olan ulemanın önemi, bu noktada çok daha önem arz eder. Birilerinin onlarla aranızı açmasına müsaade etmeyiniz. Unutmayınız ki asıl dostlarınız, eğip bükmeden sizi uyaran ulemadır.
- Aile sos veriyor. Son yıllarda aileyle ilgi yapılan düzenlemeler, sureta kadına iltifat gibi görünse de aslında kadın erkek hepimiz için çok büyük zararlar içermektedir. Bu yanlışları düzeltmeye yönelik adımlar atılmazsa, yakın gelecekte çok daha büyük sosyal felaketlerle karşı karşıya kalacağız. Yıllardır “Aile yıkılırsa Ümmet yıkılır” diye feryat ediyoruz ancak sesimizi duyuramıyoruz.
Medreseler konusundaki belirsizlik, ciddi zararlar veriyor. Takdir edersiniz ki medreseler, istikamet üzere olan ulemanın kaynağı olduğu kadar, neslin eğitim ve terbiyesinin yine istikamet üzere devam etmesinin de teminatıdır. Dolayısıyla medreselerin meşru bir statüye kavuşturulmadı da acil konulardandır. Engin müsamahalarınızla gereğini arz ederim.
Muhammed Özkılınç