Dine Karşı Din 2
Batıl cephenin hakka karşı kullandığı soğuk savaş yöntemlerinden biri olarak “dine karşı din” planı en etkin yöntemdir. Daha önce ifade ettiğimiz üzere bu yöntemin tarihi, neredeyse İslam tarihi kadar eskidir. Bu planın parçası olan en eski ve en tehlikeli iki tanesinden daha önce bahsetmiştim. Şia ve Tekfirci Haricilik…
Ancak batıl cephe işi sağlama almak zorundadır. Çünkü ipin ucunu bir kaçırırsa bir daha iflah olması mümkün değil. Zira batıl cephenin hakka karşı söyleyecek sözü yoktur. Tek çaresi; sinsice, kalleşçe ve kahpece, İslam ümmetini bölüp parçalamak, o parçaları birbirinden mümkün olduğunca uzak tutmak, mümkün olursa biraz daha küçük parçalara bölerek, bir daha hiçbir zaman bir araya gelmeyecek şekilde ufalamaktır.
Dolayısıyla bir bölen olarak ürettikleri Şia ve tekfirci “dine karşı din” projesinin asli unsurlarının yanında bir de yedek kuvvetler üretmektedirler. Bunları irili ufaklı onlarca gruba ayırmak mümkündür. Ancak biz bunlar içinde de en etki olan iki grup üzerinde duracağız.
Birincisi: şahıs merkezli, kitleleri güdülen ve sağılan uysal sürülere dönüştürmek üzere programlanmış tarikat ya da tarikatımsı yapılardır. Kesinlikle sıratı müstakim üzere olan ve ümmetin evlatlarını, ümmeti ayağa kaldıracak şekilde eğitip terbiye eden, cihad ve şehadet aşkı aşılayan nihayette Allah (cc) ın şeriatını ihya ve ikame etme hedefi olan sağlam; cemaat, cemiyet, tarikat ve gruplar bundan müstesnadır. Ancak takdir edersiniz ki şahıs merkezli, tarikatımsı yapılarda böylesi sağlam kalabilenler nadirattandır.
Bu kısma şöyle örnekler verilebilir:
Yıllarca, “İslam köyden bir nur doğacak, ismi Süleyman olacak” teranesiyle kitleleri uyutan kimi gruplar… Edep ve hayânın baş belası Haydari! (kediciklerin babası) tarikatı… Yıllarca taparcasına insanları beygirin arkasından koşturanlar ve hocalarının kitaplarını ilham kaynağı ve bir nevi vahiy kabul eden kimi gruplar. Ama şüphe yok ki bunların anaç grubu Pensilvanya İhanet Çetesi de denilen, paralel örgüttür.
Bu yapıların kimi liderlerini, kimi de hocalarının yazdıkları kitapları, Kur’an ve Sünnetin üstünde görürler. Tabi bunu teoride reddederler. Ancak pratikte bu büyük oranda böyledir. Yine liderlerini de teoride değil, ama pratikle masum kabul ederler. Zira onların abi ve hocalarının herhangi bir söz veya davranışlarının Kur’an ve Sünnete aykırılığını onlarla tartışamaz ve gündeme getiremezsin. Getirdiğiniz anda; münkiri tarik, yoldan sapmış, aşırı, fundamentalist, radikal vb. yaftayla yaftalarınsınız. Tabi münkiri tarik bir nevi münkiri din olarak algılanır onların yanında. Yani kendilerini eleştiren insanlar isterse haklı olsunlar, bir nevi dinden çıkmış gibi algılanır.
İkincisi: değişik renk ve görüşlerde görünen veya gösterilen “reformistler” bunlar bazen mealcı, bazen sünnet inkârcısı, bazen akılcı, bazen çağdaş Müslüman vb. isimlerle tanınırlar. “Kur’an bize yeter” “Kur’an’da varsa kabulüm” Kur’an İslamı” “uydurulmuş dini bırakın indirilmiş dine gelin” “Sahih İslam” “Gerçek İslam” “Gerçek sünnet” vb. bir sürü tatlı sözlerle algı operasyonları yaparlar.
Uzun soluklu çalışırlar. Kendilerini deşifre etmemek için ellerinden geleni yaparlar. Önceleri gayet ihtiyatlı ve sıratı müstakim görüntüsü verirler. Neredeyse Kur’an ve Sünnetin gereği neyse, ona göre davranıyor gibi yaparlar. Ama ifsat mayalarının tuttuğu kanaatine varınca, yavaş yavaş asıl yüzlerini göstermeye başlarlar. Dolayısıyla artık mızrak çuvala sığmaz ve deşifre olurlar.
Tabi bu zamana kadar, şöyle veya böyle kendilerini savunacak az da sayılmayacak taraftarlar bulmuşlardır. Bu görüntüye bakarak, artık bileklerinin bükülemeyeceği zehabındadırlar. Ancak yanılıyorlar. Çünkü güneşin balçıkla sıvanması mümkün değildir. Tarih çöplüğü böylesi miadı geçmiş piyonlarla doludur.
Kullanıcılar, sadece belli bir miada kadar kullanırlar, işlevleri bitince veya miadları dolunca hemen bozuk paradan daha ucuza harcayıverirler. Dolayısıyla “üst akıl” “küresel derinlikler” gibi karanlık odaklara yaranmaya çalışanlar varsa, yol yakınken istiğfar edip dönsünler. Tövbe kapısı tüm hatalı ve günahkârların sığacağı kadar geniştir. Devam edeceğiz inşallah. Selam… Dua…
Muhammed Özkılınç