Haşhaşiliğin Yeni Uyuşturucusu TEKFİR 2
Haşhaşilik belasından, bir önceki yazımızda kısmen bahsetmiştik. Asırlarca ümmetin başına ağrıtan bu bela, küçümsenecek bir tehlike değildir. Bunun çağdaş versiyonu, daha da tehlikelidir. Yani Hasan Sabbah’ın haşhaşla uyuşturduğu müritlerini, uyuşturucudan uzak tutarak belki uyandırabilir ve onlara laf anlatabiliriz. Ama Şia FETÖ, DEAŞ, IŞİD, Kaide, Vahabiyye, Mealcı vs. tekfirci haşhaşilerin uyanması neredeyse imkânsız gibi. Eğer tam manasıyla TEKFİR haşhaşıyla uyuşmuşsa onun uyanması neredeyse imkânsız gibi. Evet, Allah’tan (cc) ümit kesilmez, ama şu kısa ömrümüzde, çokça “ümitsiz vaka” denebilecek tekfirciyle karşılaştık.
Komünist, faşist, Yahudi, Hristiyan, hatta bir Mecusi düşmanınla dahi oturup belli konularda anlaşabiliriz. Ama tekfir haşhaşıyla uyuşmuş bir haşhaşiyle anlaşamayız. Çünkü tekfir haşhaşıyla öylesine uyuşmuş ki, ona göre, kendisinden başka herkes kâfirdir. Hele aslı Müslümanken kâfir (!) olan ise, mürted olduğundan o, bir haşhaşi için daha özel bir düşmandır. Kâfir ise necistir, hiçbir sözüne de itibar edilmez. Dolayısıyla ona göre bir ortak payda yok ki, konuşup anlaşsın.
Daha da tehlikelisi, gayrı müslim bir düşman; toprak parçası, petrol, doğal gaz vb. bir takım hedefler için savaşmaktadır. Onunla belli şartlarda anlaşabilir, savaşı bitirebiliriz. Ama tekfirci haşhaşiden kurtuluş yok. Çünkü o, fasid akidesi gereği Müslümanla savaşmaktadır. Petrol, altın madeni, ya da toprak parçası onu kesmez. Ona göre mürteddin, katli vaciptir ve mutlaka öldürülmelidir. Kadınları cariye, çocukları ise köledir.
Bunca haşhaşi yetmez gibi, şimdi bunlara bir de “Sünnet inkârcısı haşhaşiler” eklendi. Bunların asıl çıkış noktaları, oryantalizm de denilen, şarkiyatçılıktır. Bilindiği üzere Oryantalizm veya Şarkiyatçılık, Yakın Doğu ve Uzak Doğu toplumlarının, kültürleri, dillerini ve dinlerinin incelendiği Batı kökenli araştırma alanlarının tümüne verilen isimdir. Oryantalist sözcüğü, ilk zamanlarda, o alanda uzmanlaşmış kişiler için kullanıldığında, kendisine atfedilen kişiyi onure ederdi. Ancak ilerleyen zamanlarda bu kelime köklü bir anlam değişimine uğramıştır.
Küresel derin güçlerin, emperyalist zalimlerin önemli bir manivelası olan bu örgüt, uzak doğunun muharref dinleriyle de ilgilense de, asıl hedefinde İslam ve Müslümanlar vardır. Çünkü onların işgal, sömürü ve talanlarının önünde duracak yegâne din, indiği gün gibi sapasağlam duran İslam’dır. İslam’a karşı yiğitçe bir savaşla galibiyet mümkün olmadığından; tek çareleri, Müslümanlar arasında bin bir türlü fitne yayarak tefrika çıkarma ve yapabildikleri kadar da İslam’ı tahrif etmek…
Bu emelleri için yıllarca İslami ilimlerle donanmış Yahudileri kullandılar. Bunun için çok büyük servetler döktü ve emek verdiler. Ama pek bir sonuç alamadılar. Çünkü bizim mahalleden olmayınca, mayaları tutmadı. Bu sebeple bizim mahalleye yönelerek, kendi emellerine yönelik kullanacakları bozuk karakterli kişileri devşirerek onları kullandılar. İşte Şia FETÖ, DEAŞ, IŞİD, Kaide, Vahabiyye, Mealcı vs. tekfirci haşhaşiliğin kurucularına bu yönüyle de “yerli oryantalist” de diyebiliriz.
Daha net oryantalist kaynaklı olanı ise, “Mealcı” veya “Kur’aniyun” da denilen sünnet düşmanlarıdır. Evet, normalde reformist tabakadan olan bu grubu biraz sosyete Müslümanı gibi zannederdim. Dolayısıyla bunların mülayim, layt (lighite) olmaları beklerdim. Ama bunlardan bir kısmıyla muhatap olup kaynaklarını inceleyince, bunlardaki tekfir hastalığının daha azılı ve aşırı olduğuna birden fazla kere şahit oldum.
Örneğin bir DEAŞ lı haşhaşi, mezhep vs. ile amel eden Müslümanı, tekfir ediyor. Taklid edilen imama tapınmak ve şirk koşmak olarak kabul ediyor. Ama sünnet düşmanı yerli oryantalistler, mezhep imamlarının yanına, cümle muhaddisleri de katıyorlar. Hatta öyle ki, bizzat Resulullah’ı (sav) da katıyorlar. Evet, yanlış duymadınız. Bunlar tekfir haşhaşını o kadar kaçırmışlar ki, bir hadisi şerifi kaynak alıp onunla amel etmeyi, haşa “Resulullah’a (sav) tapmak” onu Allah’a (cc) ortak koşmak olarak alıyorlar. Dolayısıyla sünneti kaynak olarak kabul edeni de müşrik olarak kabul ediyorlar.
Geçmişte Şia FETÖ, DEAŞ, IŞİD, Kaide, Vahabiyye, Mealcı vs. tekfircilerin tehlikelerine dikkat çektiğimiz zaman, bizzat çok yakın dostlardan dahi çetin eleştiriler alıyorduk. Ama Şia son yıllarda İslam ümmetine karşı tüm kâfirlerle işbirliği yapıp katliamlara girişince, FETÖ de 15 Temmuz ihanetine kalkışınca o dostların bir kısmı ancak uyandı. İşte Şimdi “yerli oryantalist” tekfirci, haşhaşi örgütüne dikkatlerinizi çekiyoruz. Bir belanın teşhisi doğru konulup ne denli tehlikeli olduğu iyi okunmalı ki, ona karşı gereği gibi keskin bir tavır alınsın. Devam edeceğiz inşallah. Subhaneke… Bihamdike… Esteğfiruke…
Muhammed Özkılınç
Muhammed hocam kalbine kalemine kuvvet ve bereket düşüncelerime tercüman oldunuz Allah c c sayılarınızı arttırsın ömrünüze bereket ihsan etsin amin