Hz. Ömer (r.a) 3

Ömer (r.a), risaletin altıncı yılında Müslüman olmuştur. O, iman edenlerin arasına katıldığı zaman Müslümanların sayısı yetmiş seksen kişi kadardı. (İbn Sa’d Tabakatu’l Kübra, II, 268-269)
Mekkeli müşriklerin, gösterdiği zorbaca tepkiden dolayı Müslümanlar, Beytullah’a gidip namaz kılamıyor ve ancak gizlice bir araya gelebiliyorlardı. Ömer (r.a) Müslüman olunca doğruca Beytullah’ın yanına gitti ve Müslüman olduğunu haykırdı. Orada bulunanlar şiddetli tepki gösterdi. Ancak o, müşriklere karşı savaşını sürdürerek onların, Müslümanlara gösterdiği muhalefeti kırdı ve bir avuç Müslüman’la birlikte herkesin gözü önünde Beytullah’ta namaza durdu. Onun bu şekilde saflarına katılması Müslümanlara büyük bir moral desteği sağlamıştı. Abdullah bin Mes’ud’un; “Ömer’in Müslüman oluşu bir fetihti” (Üsdül-gâbe, IV,151; İbni Sa’d, a.g.e. III, 270) sözü bunu açıkça ortaya koymaktadır. Taberî’nin İbni Abbas’tan tahric ettiği bir hadise göre, Müslümanlığını ilk ilân eden kimse Hz. Ömer (r.a) olmuştur (Siyûtî, a.g.e. 129). Ömer (r.a) benliğini kuşatan imanın verdiği heyecanla, küfre karsı açık ve net bir şekilde, hiç bir tehdide aldırış etmeden mücadele ediyordu. Müşrikler, şecaat ve kararlılığını eskiden beri bildikleri için ona sataşmaya cesaret edemiyorlardı.
Müslüman olduktan sonra sürekli Resulullah (s.a.s)’in yanında bulunmuş, onu korumak için elinden gelen gayreti göstermiştir. O, iman ettikten sonra müşriklere karşı çok sert davranmış ve dinini her ortamda, kimseden çekinmeden herkese meydan okuyarak savunmuştur. İslâm tebliğinin yeni bir veçhe kazanması için Medine’ye hicret emrolunduğu zaman Müslümanlar Mekke’den gizlice Medine’ye göç etmeye başladıklarında, Hz. Ömer, gizlenme ihtiyacı duymamıştı. Ömer (r.a), beraberinde yirmi arkadaşı olduğu halde Medine’ye doğru yola çıkmıştı. Hz. Ali (r.a) onun hicretini su şekilde anlatmaktadır: “Ömer’den başka gizlenmeden hicret eden hiç bir kimseyi bilmiyorum. O, hicrete hazırlandığında kılıcını kuşandı, yayını omzuna taktı, eline oklarını aldı ve Kâ’be’ye gitti. Kureyş’in ileri gelenleri Kâbe’nin avlusunda oturmakta idiler. O, Kâbe’yi yedi defa tavaf ettikten sonra, Makâm-ı İbrahim’de iki rekât namaz kıldı. Halka halka oturan müşrikleri tek tek dolaştı ve onlara; “Yüzler pisleşti. Kim anasını evlatsız, çocuklarını yetim, karısını dul bırakmak istiyorsa şu vadide beni takip etsin” dedi. Onlardan hiç biri onu engellemeye cesaret edemedi (Siyûtî, a.g.e. 130). Bunun içindir ki İbni Mes’ud; “Onun hicreti bir zaferdi” (İbni Sa’d, Üsdül-gâbe, IV, 153) demektedir.
Dersler ibretler:
- Duanın gücü ve peygamber duasının kabulü.
Ömer (ra) in Müslüman olması, Resulullah (sav) ın özel duasıyla gerçekleşmiştir. Onun feraset, şecaat ve adaletinde fıtri meziyetlerin yanı sıra bu peygamber duasının da etkisi olabilir. Nitekim Resulullah (sav) ın, başta dört halife olmak üzere, birçok Sahabe (Rıdvanullahi aleyhim ecmain) hakkında da farklı duaları vardır. Ve o duaların semeresi ve bereketi de dua edilen sahabeler üzerinde açıkça görülür.
- İslam davasını takviyede güçlü insanların önemi.
- Davada her zaman taze kana ihtiyaç vardır.
Resulullah (sav) ın Mekke eşrafının imanla şereflenmesi için özel çabaları olmuştur. Abese suresinin nüzul sebebi, Resulullah (sav) ın eşrafla ilgilenmeyi öncelemesi değil, belki o an için gariban olan Abdullah ibni Ümmi Mektum’a olan kırgınlık tutumudur. Ayrıca Resulullah (sav) ın, Medine’de ehli kitabın eşrafı ve din adamlarıyla özel ilgilenmeleri ve belli başlı devlet ve aşiret reislerine mektup göndermeleri de buna örnek olarak gösterilebilir. Hatta Resulullah (sav) ganimet taksiminde bazı kabile reislerine farklı muameleyle onları tüm kabileleriyle İslam’a girmelerine vesile olmuştur. Zekât verilecek 8 kısımdan birinin, müellefe-i kulûb olarak Kur’an ile tespiti de buna delildir. Sonuç itibariyle burada kişilerin değil İslam’ın ve ümmetin maslahatı vardır.
- Bazen tek bir yiğit insan bir orduya bedeldir.
- Ta ilk günden farklı bir cevher Ömer… (ra)
- Korkudan kurtulmanın bir yolu da bizzat korkunun üstüne üstüne gitmektir.
- Yiğitçe ve yerinde çıkışlar, Müminlere cesaret, müşriklere gözdağıdır.
- Kâfirlerden korkup sindikçe üzerine gelirler. Ama sadece yiğitçe bir duruş bile onları caydırmaya yeter. Günümüz de dahi bunun birçok örnekleri vardır.
- Sahabenin her biri birbirleriyle et-tırnak gibiydiler, Şia’nın yaptığı ayırım ümmetin arasını ayırmaya yönelik, kasıtlı bir ayırımdır.
Ayırımın da ötesinde Şia neredeyse sahabenin tamamını tekfir etmektedir. Nitekim imam Ali (ra) nin sadece Ömer (ra) değil, diğer halifeler ve nice sahabeler hakkında da methiyeleri vardır. Özellikle halifeler arası Şia’nın burnunu sürtecek sıkı akrabalık bağları kurulmuştur. Sahabeyi ortadan kaldırırsanız geriye ne Kur’an ne Sünnet ne de İslam kalır. Kâfirler uzun yıllar, İslam’ın temli olan Kur’an ve Sünnete, oryantalizm, misyonerlik gibi nice kurumlarla saldırmışlar. Ancak dışarıdan olan bu girişimler sonuç vermediğinden ağacın içinden kurtlar üretmeyi denemiş ve asıl başarıyı burada yakalamışlardır. Görüldüğü gibi derslerin tümüne yorum yeri kalmadı. Yorumların geri kalanını sizlere bıraksam… Sübhaneke… Bihamdike… Vesteğfiruke…
Muhammed Özkılınç