İnsanlığın Hayat Gıdası Sıla-i Rahim (Akrabalık) 2
Bizi bizden iyi bilen, dünya ahiret izzetimizi isteyen Rabbimizin, sılayı rahimin önemini net anlatan nice ayetlerden sadece birkaçını ve Peygamber efendimiz (sav) in birkaç hadisini beraberce hatırlayalım. İşte o örnekler ve bazı kısa değerlendirmeler.
“…Allah’tan korkun ve akrabalık bağlarını kesmekten sakının. Şüphesiz ki Allah, sizin üzerinizde tam bir gözeticidir.” (Nisa, 1)
“Onlar ki Allah’ın gözetilmesini emrettiği hakları gözetirler (akrabalık bağlarını devam ettirirler ve iyilikte bulunurlar); Rablerine saygı beslerler ve kötü hesaptan korkarlar…”
“Sılayı Rahim Arşa asılmış der ki: Beni gözeteni Allah gözetsin, beni terk edeni Allah terk etsin’ buyurdu.” (Müslim)
“Allah’a ve ahiret gününe iman eden kimse sıla-i rahim yapsın.” (Buhari, Müslim)
- Sılayı rahim Allah (cc) ve Resulünün (sav) kesin emir ve talimatı ve imanın gereğidir.
- Bu konuda dikkatli davranmamız ihmal etmemiz durumunda ilahi gözetim altında olduğumuzu unutmamalıyız.
- Aksi halde bizi zor bir hesabın beklediği ihtar edilmektedir.
- Akrabalarımızla sıkı ilişkiler, yardımlaşma ve dayanışma içinde olmamız o kadar önemli ki, Allah (cc) gözetimini hak etmemiz buna bağlı.
- Başka bir deyimle Allah (cc) yanındaki değerimiz, akrabalarımızla bağımızın sıcaklığı ve sürekliliği oranıncadır. Akrabayla bağımızı koparmak, Allah (cc) ile bağımızı koparmaya eşdeğerdir.
“Yine bir vakit İsrail oğullarından: “Allah (cc) tan başkasına kulluk etmeyeceksiniz, ana-babaya, akrabaya, yetimlere ve yoksullara iyilik (edeceksiniz), insanlara da güzellikle söyleyin, namazı hakkıyla eda edin ve zekâtı verin!” diye sağlam söz almıştık. Sonra sizden pek azı müstesna, (hepiniz o sözünüzden) döndünüz, zaten siz yüz çevirici kimselersiniz.” (Bakara, 83)
“Ve Allah’a ibadet edin, hem O’na hiçbir şeyi ortak koşmayın ve sonra ana-babaya, akrabaya, yetimlere, yoksullara, yakın komşuya, uzak komşuya, yakın arkadaşa, yolda kalmışa ve ellerinizin altında bulunan (kölelere ve bütün canlı) lara iyilik (edin)! Şüphe yok ki Allah, kendini beğenen, çok övünen kimseleri sevmez.” (Nisa, 36)
“Akrabaya, yoksula ve yolda kalmışa da hakkını ver; fakat israf ederek saçıp savurma! Çünkü saçıp savuranlar, şeytanların kardeşleridirler. Şeytan ise, Rabbine karşı çok nankördür.” (İsra, 25–27)
- Sılayı rahim, sadece biz değil, bizden önceki ümmetlere de farz kılınmış bir ibadettir. Çünkü toplumların huzur, güven ve emniyeti, aralarında yardımlaşma, dayanışma, saygı, sevgi ve merhameti oranıncadır. Âdem (as) den Resulullah(sav) a varıncaya kadar tüm peygamberlere vazedilen İslam, insanlığın maslahatını/faydasını icad, onlardan mefsede/kötülükleri ise izale etme esasına dayanır.
“Görmediler mi ki şüphesiz Allah, rızkı dilediğine genişletiyor ve (dilediğine de) daraltıyor. Şüphe yok ki bunda, iman edecek bir kavim için elbette ibretler vardır. Öyle ise akrabaya, yoksula ve yolda kalmışa hakkını ver! Allah’ın rızasını isteyenler için bu pek hayırlıdır. İşte onlar, gerçekten kurtuluşa erenlerdir.” (Rum, 37–38)
“Herkim rızkının bol olmasını ve ecelinin gecikmesini istiyorsa sıla-i rahim yapsın.” (Müslim)
- Demek rızkın bereketi de akrabalık ilişkileriyle yakından alakalıdır. O halde rızkımızın bollaşması için de sılayı rahime önem vermeliyiz.
“Bir adam Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’e gelerek: “Ya Resulullah! Beni Cennete sokacak bir ibadet söyler misiniz?” dedi. Resulullah(sav): “Allah’a ibadet eder ve O’na hiç bir şeyi ortak koşmazsın, namaz kılar, zekât verir ve sıla-i rahim yaparsın’ buyurdu.” (Buhari)
“Ey insanlar! Birbirinize selâm verin, sıla-i rahim yapın, yemek yedirin! Geceleyin insanlar uyurken namaz kılın ki selâmetle Cennete giresiniz.” (Tirmizi)
“Akrabalık bağlarını kesip koparan kimse Cennete giremez.” (Buhari, Müslim)
- Cenneti hak etme ve cehennemden azad olmak için de sılayı rahime önem vermeliyiz.
“Sıla-i rahim yapan, karşılık veren değildir. Esas sıla-i rahim, karşı taraf alakasını kestiği halde onu ziyaret edendir.” (Müslim, Tirmizî)
- Sılayı rahim karşılıksız ve sırf Allah (cc) rızası için olmalıdır.
“Falan benim taziyeme, düğünüme, ziyaretime gelmedi bende gitmem” demeyeceğiz. Belki onun geçerli bir mazereti vardı da onun için gelmedi. Kaldı ki her birimiz hesabımızı Allah (cc) a vereceğiz. Akrabalığın hakkını veren mükâfatını, vermeyen de cezasını görecek. Falan ceza hak etti ben niye mükâfat alayım demek doğru mudur?
Muhammed Özkılınç