İstismar Ustası Şia
Şia istismarı neden gündem ediliyor diye soran kardeşlerim, bilesiniz ki kimseye şahsi bir garazım yok. Ancak takdir edersiniz ki, şia teşeyyu’ yani şiileştirme çalışmalarına son sürat devam devam ediyor. Avrupanın her hangi bir şehrinde bile her fırsatı değerlendiriyorlar. Bir yıllık şe Avrupa derüvenimde bile şianın sahabeler ve islam ile ilgili kafasını bulandırdığı birçok kimselerle karşılaştım. Onlar şiileştirme çalışmalarını inançları olan takiye gereği, olabildiğince gizli yürütmelerine rağmen bu, dışarıya yansıyan kısmıdır.
Bilindiği üzere iki hafta önce bir meddah/komedyen Aişe (ra) annemize galiz küfür ve iftiradan dolayı ceza aldı. Tabi ceza aldı deyince siz ama ipte sallandırmak veya şu kadar ağır hapis cezası falan anlasınız. Ama öyle değil, tazir cezası, yani bir tür azarlama cezası. Şia Sünnileri ipte sallandırmada pek mahir ve iştahlıdır. Ama sahabeye lanet okuma, Resulullah (sav) ın eşlerine iftira falan zaten şianın günübirlik yaptığı şeydir.
Peki asırlardır bu iftira ve lanet okumalar devam etmesine ve şianın kaynakları bu konularla dolup taşıyorken, şimdi neden böyle bir ceza verildi. ve aslında pek de kayda değer bir ceza olmamasına rağmen, neden hemen ajanslara servis yapıldı. Tabi bizdeki şia sever medya organları da son sürat bunu yaydılar. Ama aynı medya organları, günübirlik sahabeler ve tüm ümmeti telin edişlerini hiç gündem yapmıyorlar.
Şianın çelişkileri o kadar çoktur ki, bir yazıya sığmaz. Kısaca özetlersek:
- En çok islam kardeşliğinden bahseden, bu konuda en çarğıcı sloganlar gelilştiren ve tekrarlayan şiadır. Ama son çeyrek asırda şianın ümmetin altını nadıl oyduğuna, ümmet için fitne fesat çıkarma, ümmeti bölüp parçalama konusunda düşmanın en verimli manivelası olduğunu apaçık gördük ve görmeye devam ediyoruz.
- Ali (ra) ve beraberinde bir elin parmağı kadar sahabe dışındaki geri kalan sahabeleri tekfir etmesi. Ama arada bir de sahabeyi savunuyormuş gibi görünerek ses getirecek kimi manevralarla güya kin ve nefretini öretmeye çalışması. Bunu yaparken insanların akıllarıyla dalga geçmeyi de ihmal etmemesi.
- Resulullah (sav) ezvacı tahiratından, müminlerin anneleri Aişe ve Hafsa (ra) annelerimize ağsa alınmadık telin, tel’in vr küfürlerini, kimi zaman sansasyonel bazı magazin haberleriyle örtbas etmeye kalkışmaları. Bir meddaha tazir! Cezası verimesi gibi mesela… Hâlbuki şianın kitapları, asli kaynakları telin ve iftiralarla doludur. Bir meddaha ta’zir cesazı, tüm kitaplarındaki tezvirat ve kini temizler mi? Zaten onlarca televizyonlarında, her dilde aynı tezvirat 7/24 devam etmektedir.
Şianın en çok yaptığı mukaddesat tüccarlığından biri “EHLİ BEYT” bezirgânlığıdır.
Bazı delalet ehlinin miracı inkar etmenin yanı sıra
Filistin’de Müslümanların baştacı yaptığı Mescid-i Aksa’yı hedef aldıklarını
görüyoruz. İlahiyatçı prof geçinen zatlar Ali Eren Hocaefendi, Dinde
Deformistler adlı kitabında bu konuya şöyle temas ediyor:
Şiiler Kudüs’ün iki fatihi olan Hazreti Ömer ve Selahaddin
Eyyübi’yi “Katilü’l müslimin / Müslümanların katili” olarak anarlar.
Kudüs onlar açısından hiç önemli değildir. Hatta bir kısım
müsteşrik/oryantalist ve Yahudi yazarlar, Mescid-i Aksa’nın Kudüs’te olup
olmadığı ile alaklı ortaya attıkları şüpheleri, Şiî müellif ve müfessirlere
borçludurlar.
Şii müellif ve müfessirlere göre, Hazreti Ömer Kudüs’ü
fethettiğinde burada Mescid yoktu. Dolayısıyla Mescid-i Aksa Kudüs’te değil
semadadır. (Eş-Şia ve’l Mescid’l Aksa, s. 5, Tarık Ahmed hicazi)
Şia ulemasından Cafer Murtaza el âmilî, “El Mescidu’l Aksa
eyne? / Mescid-i Aksa nerede” adlı eserinde açıkça “Mescid-i Aksa’nın
Filistin’de olmadığını aksine semada olduğunu” ileri sürmüştür. Feyz
Kaşânî’nin “Tefsiru’s Sâfî”si de aynı iddiaya yer verir. Ayâşî ve Bahrânî
gibi tanınmış şii müfessirlerin görüşleri de aynı doğrultudadır. Çünkü, İran’ın
Kudüs üzerindeki hesabı, nüfuz ve şii yayılma planları üzerindedir. Bu hesap,
Şiîlik nüfuz ve nüfusunun artması ve yerkelmesi gayesi taşımaktadır.
Muhammed Bakır Harrazî’nin sözü bunun ispatıdır:
“Filistin halkı Ehl-i beyt (Şiîlik) mezhebini benimsemedikçe
onunla İsrail (Yahudiler) arasında bir fark yoktur.”
(Ali Eren – Dinde Deformistler)
Bu arada Harrazi’nin Şiiliği kastederken “ehli beyt
mezhebi” demesi de dikkatinizden kaçmasın. Bu gün Türkiye’de şiayı bu ad
ile yaymaya çalışanlara da dikkat edin.
Sonuç olarak görülüyor ki, İsrail’in Türkiye’deki
uzantıları “Mescid-i Aksa’yı”Müslümanlardan ve zihinlerinden kazımak,
önemsizleştirmek için, Peygamberimizin miraçta ziyaret ettiği ve ayette geçen
Mescid-i Aksa’nın semada olduğunu, Filistin’de olmadığını iddia ederler.
“Kendisine âyetlerimizden bir kısmını gösterelim diye kulunu (Muhammed’i) bir gece Mescid-i Haram’dan çevresini bereketlendirdiğimiz Mescid-i Aksa’ya götüren Allah’ın şanı yücedir” (İsra 1)
“Mescid-i Aksâ nerede?” Bu, Şia alimlerinden Cafer Murtaza El-Âmili’nin1 kitabının adı ve kitapta şöyle diyor: “Mescid-i Aksâ konusunda birçok gerçeği öğrenmiş durumdayız ve bunlar kesin olarak göstermektedir ki, o Filistin’deki değildir.”!! El-Âmili, İsrâ hadisesine getirdiği yorumun doğruluğunu ve ayette adı geçen Mescid-i Aksâ’nın gökyüzündeki bir mescid olduğunu (!!) delillendirmek için kitabında Şia kaynaklarından ve Şiilerce güvenilir kabul edilen tefsirlerden birçok rivayet nakleder. El-Âmili kitabında Mescid-i Aksâ’nın Müslümanların genelinin inandığı gibi Kudüs’teki mescid değil, gökyüzünde bir mescid olduğu sonucuna ulaşır!! El-Âmili, “Es-Sahih min Siyreti’n-Nebiyyi’l-A’zam” (En Yüce Nebi’nin Sahih Siyeri) isimli kitabında2 şöyle der: “Ömer Kudüs’e girdiğinde, Aksâ adını taşıması bir yana orada mescid 1 Cafer Murtaza El-Âmili. 1945 yılında Cebel-i Âmil’de (Güney Lübnan) doğdu. Necef’te ve Kum’da okudu. Eserlerinden en ünlüsü “Es-Sahih min Siyreti’n-Nebiyyi’l-A’zam”dır. 2 El-Âmili bu kitabıyla “İran Kitap Ödülü”nü kazandı. Mescid-i Aksâ hakkında öne sürdüğü şüpheler ve onun semada bir mescid olduğu konusunda yazdığı asılsız iddialar reddedileceğine, bizzat İran Cumhurbaşkanı Ahmedinejad tarafından ödüllendirildi!! Şia ve Mescid-i Aksâ 6 dahi yoktu.”3 Ve şöyle der: “İsrâ olayının gerçekleştiği ve Allah’ın çevresini mübarek kıldığı Mescid-i Aksâ, gökyüzündedir.”!!4 El-Âmili kitabının başka yerlerinde de Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem’in geceleyin yürütüldüğü ve Allah tarafından etrafı mübarek kılınan mescidin gökyüzünde olduğunu söyler.5 İsrâ Suresi’nde bahsedilen Yahudilerin iki defa fesat çıkarması• konusu hakkındaki görüşleri naklederken, Mescid-i Aksâ’nın Kudüs’teki mescid olduğunu söyleyenlerin görüşlerini “iddia” olarak tanımlar. Ardından da şöyle der: “Bütün bunları buradaki mescitten kastedilenin Kudüs’te bulunan ve Mescid-i Aksâ olarak adlandırılan mescid olduğunu öne sürenlere göre söylüyoruz.”6 El-Âmili’nin Mescid-i Aksâ’nın gökyüzünde bir mescid olduğunu ispat için getirdiği delillerden biri de, El-Meclisi’nin “Bihâru’l-Envâr” isimli kitabında7 zikrettiği şu rivayettir: “Ebu Abdullah aleyhisselam’dan şöyle dediği nakledilir: Ona (Ebu Abdullah aleyhisselam’a) fazileti olan mescidleri sordum. “Mescid-i Haram ve Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’in mescidi” dedi. “Kurbanın olayım, ya Mescid-i Aksâ?” dedim. “O 3 Es-Sahih min Siyreti’n-Nebiyyi’l-A’zam; 3/137. Beşinci baskı. 1427h – 2006m. El-Merkezu’l-Islami li’d-Dirasât. 4 Es-Sahih min Siyreti’n-Nebiyyi’l-A’zam; 3/106 5 Es-Sahih min Siyreti’n-Nebiyyi’l-A’zam; 3/128, 129 • 17/El-İsrâ/4 6 Es-Sahih min Siyreti’n-Nebiyyi’l-A’zam; 3/139 7 Bihâru’l-Envâr, El-Meclisi; 22/90 7 Tarık Ahmed Hicazi semâdadır; Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem oraya yürütüldü” dedi. “İnsanlar onun Kudüs’teki mescid olduğunu söylüyor” dedim. “Kûfe Mescidi ondan daha faziletlidir”!! dedi.” Şimdi burada sorulması gereken soru şu: El-Âmili’nin öne sürdükleri, Şiiler tarafından genel olarak kabul görmeyen aykırı bir görüş mü, yoksa onların inandığı köklü bir inanç mı?! Bu sorunun cevabı için tefsirlerine müracaat edelim ve Mescid-i Aksâ’nın nerede olduğu hakkındaki görüşlerine bakalım.
Muhammed Özkılınç