Kerbela Tecdidi Nefret
Muharrem ayı özel bir ay. İslam tarihi hatta insanlık tarihi için çok önemli olan HİCRET bu ayda yaşanmış. Birçok tarihi olayın yaşandığı aşura günü de bu aydadır. Ama dikkat ediyor musunuz, Şia için onca olayların hiçbir önemi yok. En önemli olan varsa yoksa Kerbeladır. Çünkü Şia kerbela bahanesiyle her yıl taraftarlarına kin ve nefret yüklemesi yapmaktadır.
Her hangi bir cihaza yapılan şarj misali, kin ve nefretle robotlaştırılmış milyon milyon yığınlara her yıl bu düşmanlık duygularının pompalanması gerekmektedir ki, efendilerinin emrinde kurşun asker olsunlar. İslam diyarının neresinde kan dökülmek isteniyorsa, hemen harekete geçirilsinler. İran, Irak, Afganistan, Suriye, Libya, Yemen vs. peki bu kin ve nefretin kaynağı nereden?
Yahudilik kin ve nefret üzere kuruludur. Muharref Tevrat ve Yahudilerin “Talmut” “Kabala” gibi kitaplarına baktığınız zaman bu ideolojinin nasıl bir kin nefret üzere kurulu olduğunu görürsünüz. İşte sadece küçük iki örnek: “Sen benim topuzum ve cenk silahımsın ve seninle milletleri kıracağım ve seninle ülkeleri helak edeceğim. Ve seninle atı ve binicisini kıracağım. Ve seninle cenk arabasını ve binicisini kıracağım ve seninle erkeği ve kadını kıracağım ve seninle kocamış adamı ve genci kıracağım ve seninle genç adamı ve ere varmamış kızı kıracağım ve seninle çobanı ve sürüsünü kıracağım ve seninle çiftçiyi ve çiftini kıracağım ve seninle Valiyi ve Kaymakamı kıracağım. (yaremya, bab 51/19-23) “Ele geçen her adamın gövdesi delik-deşik edilecek ve tutulan her adam kılıçla düşecek. Yavruları da gözleri önünde yere çalınacak, evleri çapul edilecek ve karıları kirletilecek.(işaya bab 13/15)
Şii ideoloji de bir Yahudi olan Abdullah bin Sebe tarafından kurulduğu için, birçok konuda aslına çok benzemektedir. Özellikle kin ve nefret konusunda; Şiilik, adeta Yahudiliğin kopyasıdır. Sinsiliğin zirvesi olan takiye konusunda Şiilik, Yahudiliğin kopyası olduğu gibi, kin ve nefret konusunda do çok benzerlikleri vardır.
Yıllardır İslam coğrafyasında yaşanan işgal ve sömürüleri incelerseniz, sürekli bir ucunun bir şekilde Şia’ya dayandığını görürsünüz. Çünkü Şiilik inancını inşa edenler, bunun için inşa etmişlerdir. Ama özellikle çeyrek asırdır devam eden Irak, Suriye ve derken Yemen savaşlarında “Hizbullat” “Haşdi Şii” ve diğer Şii unsurlarının devam eden vahşi katliamlarına bir de bu açıdan bakmak lazım.
Nasıl olur da insan olan bir varlık ölüm makinelerine dönüşüyor. Müslüman olmak şöyle dursun, birazcık insani duygular taşıyan hiçbir kimsenin asla tevessül edemeyeceği bu sadist katliamları nasıl yapabiliyorlar? Çünkü Şiilik dini kin ve nefret üzere kuruludur. Dolayısıyla düşmanlık kin ve nefret ne kadar ateşlenirse, o kadar daha vahşi ve hunhar olurlar. Tabi onların dini göre de daha takva sahibi olmuş oluyorlar.
Dolayısıyla her yıl kerbela bahanesiyle milyonların yüreklerine işlenen kin ve nefreti iyi tahlil etmek gerekir. Her yıl muharremin onunda Şia müntesipleri rutin bazı merasimleri tekrarlamaktadırlar. Niçin? Tabi Şia’nın merasimleri, aşure gününden ibaret değil. Fatıma, (ra) Ali (kv) vd. imamlardan belli başlılarının ölüm yıl dönümleri, ehlibeytle ilgili tarihi olaylar değişik merasimlerle bir şekilde kutlanır. Böylece sayısız uydurma hikâyelerle kin ve nefret köpürtülür, ateşlenir ve fanatik taraftarlar her gün biraz daha azdırılır. Ama hepsinin içinde kerbela’nın ayrı bir yeri var.
Sanki Hüseyin (ra) i tüm ehlisünnet katletmiş veya onun vahşice katledilmesini onaylıyorlarmış gibi, tüm ehlisünnete karşı kin ve nefretin her yıl tazelenmesi anlaşılır gibi değil. Bunun İslam ümmetine tarih boyu hep zararı oldu ve olmaya da devam etmektedir.
Teknolojinin altın çağında bu kin aşılama işi çok daha hızlanmış durumdadır. Dolayısıyla Şia’nın kin ve nefreti körüklemesi günü birlik devam etmektedir. Onlarca televizyon kanalında, her dilden ve her telden binlerce uydurma hikâyeler. Sahabeyi aşağılama, hatta lanet etmeler. Tüm ehlisünnetin, “NEVASIB” yaftasıyla tekfir edilmesi. Kur’an’ı Kerim’in tesciliyle tüm müminlerin anneleri olan Efendimizin zevce-i tahirelerine ağza alınmayacak iftira ve küfürler. Kin ve nefret yükü şiirler, kasideler, türküler, şarkılar, mersiyeler, ağıtlar ve daha neler… İnternet, medya vs. imkânların seferber edilip ustaca kullanılması…Tüm bunlar dünyanın gözü önünde olmaya devam etmektedir. Ama ne gariptir ki, Şia severler ümmetin altını oyan tüm bunları fitne olarak görmüyor. Bu fitnelerin fitne olduğunu dillendirip ümmetin neslini uyarmaya çalışmayı fitne olarak görüyor. Tabi savunmasını da her zamanki gibi “ümmet birliği” “İslam kardeşliği” soslarıyla süsleyince de tutuyor maalesef. Selam… dua…
Muhammed Özkılınç