Kesintisiz Sosyal İbadet Evlilik
Çökmekte olan batı kültürü her vesileyle bireyselliği ön plana çıkarsa da insan fıtratına aykırı olan bu düşüncenin maya tutması namümkün. İbni Haldun meşhur “mukaddime” sinde “insan yaratılıştan medenîdir” der. Yani insan sosyal bir varlıktır, mutlaka beraberliğe muhtaçtır ve yalnız yaşayamaz
İşte bu beraberliğin en tabii, en huzurlu, en güvenli ve ayrıca sürekli ibadet hükmünde olanı evlenip aile kurmaktır. Hani kız istemeye gidenler; “Allah (cc) emri, peygamberin kavliyle kerimenizi istemeye geldik” derler. Yani evlilik Allah (cc) ve Resûlü (sav) in emridir. Bu emre binaen yapılan her bir amel ise ibadettir.
Dolayısıyla evlenip yuva kurmak da bir ibadettir. Ancak bu namaz oruç gibi bireysel değil sosyal bir ibadettir. Yani çiftler Allah (cc) un rızası, Resûlullah (sav) in sünneti ve beraberinde tabii olarak gelişen birçok fazilet ve erdemi düşünerek evlenirlerse sürekli bir ibadet üzeredirler.
Bazı ayet ve hadisler
“Sizden bekâr olanları, kölelerinizden ve cariyelerinizden durumu uygun olanları evlendirin. Eğer bunlar yoksul iseler, Allah onları lütfuyla zenginleştirir. Allah, lütfu geniş olandır, hakkıyla bilendir. Evlenmeye güçleri yetmeyenler de, Allah kendilerini lütfuyla zengin edinceye kadar iffetlerini Korusunlar…” (Nur 24/31-32)
“Kendileri ile huzur bulasınız diye sizin için türünüzden eşler yaratması ve aranızda bir sevgi ve merhamet var etmesi de O’nun (varlığının ve kudretinin) delillerindendir. Şüphesiz bunda düşünen bir toplum için elbette ibretler vardır.” (Rum 30/21)
“Allah, size kendi cinsinizden eşler var etti. Eşlerinizden de oğullar ve torunlar verdi ve sizi temiz şeylerden rızıklandırdı. Öyleyken onlar batıla inanıyorlar da Allah’ın nimetini inkâr mı ediyorlar?” (Nahl 16/72)
Resûlullah (sav) şöyle buyuruyor: “Evleniniz çoğalınız, zira ben mahşer günü diğer milletler karşı sizin çokluğunuzla övüneceğim.”
“Dininden ve ahlakından razı olduğunuz biri size geldiğinde (kızınızı istediğinde) onu (kızınızla) evlendiriniz. Eğer bunu yapmazsanız; yeryüzünde fitne ve apaçık bir bozgunculuk olur.” (Tirmizi)
“Ey! Gençler içinizden evlenmeye gücü yetenler evlensinler. Zira evlenmek; gözleri haramdan korur ve namusun da muhafazasıdır. Gücü yetmeyenler ise oruç tutsunlar çünkü o, koruyucu bir sığınaktır.” (cemaat rivayet etmiştir.)
“Ben evlenirim (Evlenmek benim sünnetimdir.) Kim sünnetimden yüz çevirirse benden değildir.” (Buharî, Müslim, Riyazus salihin H no=143)
Bir millet parası, silahları, teknolojisi ve nüfus kalabalığıyla değil manevi değerleriyle güçlüdür. Bu manevi değerler din, iman, sılayı rahim )akrabalık bağları(, komşuluk, arkadaşlık, aile vb. değerleridir. Bir toplumda bu değerler ne denli güçlü, sıcak ve işler durumdaysa o toplum o kadar güçlüdür. Bir toplumda bu değerler zaafa uğramışsa o toplumda zayıftır. Eğer bir toplumda bu değerler yok olmuşsa o toplumun kendisi de er ya da geç yok olmaya mahkûmdur. Hatta belki yok olmuşta farkında değildir.
Bu değerlerin oluşturulup korunmasında değişik etkenler bulunmakla beraber şüphesiz bu konuda lokomotif görevi ailenindir. Tüm bu manevi değerler ailede yoğrulup pişirilerek nesillere ilmek, ilmek işlenir. Şu halde bir toplumun geleceği olan bu dinamiklerin varlığı ve devamı aile yapısının sağlam olarak devam etmesine bağlıdır. Yani aile ne denli sağlam ve sağlıklı devam ediyorsa toplumda sağlam ve güçlüdür. Ama aile yapısı çürümüş çökmüşse toplumda çökmüştür. İsterse maddi değerler açısından dudak ısırtacak güce sahip olsa da.
İşte batı âlemi, maddi değerler açısından alabildiğine güçlü ve göz kamaştırıcı görünüyor. Ancak batının aklıselim düşünür ve bilim adamları yıllardır aile yapısının sos verdiğini, böyle giderse batı toplumunun pek ömrü kalmadığını haykırıp duruyorlar. Ancak kapitalizm virüsüne müptela olmuş devlet, kurum ve sorumluluk makamında bulunanlar bu çığlığı duymuyorlar.
Tabi batının bu çirkefi sadece kendisini değil dünya insanlığını tehdit ediyor. Zira batı kendisinin sonunu hazırlayan bu çökmüşlüğü, hasımlarına karşı bir soğuk savaş aracı olarak kullanmaktadır. Bu virüsü binlerce TV kanalı ve internetten yüzlerce dilde tüm dünya insanlığına bulaştırmaya devam etmektedir. Takdir edersiniz ki bu sinsi savaş sıcak savaştan çok daha tehlikeli, zira el bombası çikolata görünümünde sunulmaktadır neslimize.
Evlenmek fıtrî bir ihtiyaçtır ve bunu tıkaçla tıkayamazsınız. Ya vakti gelen çocuklarınızı geciktirmeden kolayca birbirleriyle evlendirirsiniz ya da gayri meşru ilişkilere kapı aralamış olursunuz.
Bazı istatistiklere göre gayri meşru çocuk oranı; Almanya’da % 14, ABD de % 33, Hollanda’da % 38, Fransa’da % 40, İsveç’te % 54… Birilerinin, çökmüş bulunan batının bu halini çağdaşlık, ilericilik ve özgürlük! Olarak yutturmaya çalışmasına aldanmayalım. Aslında batı için, için erimekte ve kendisinin sonunu hazırlayan bu felaketi frenlemek için denemedik yol bırakmamaktadır ama…
Evlenme yaşı bundan 40 yıl önce takriben 15-25 yaşlarıydı. Şimdilerde bu 25-40 yaşları civarındadır. Yani evlenme, ortalama 15 yıl geciktirilmektedir. Bu esnada kızlı erkekli gençlerimizin, herhangi bir organıyla şehvete bulaşması hükmî veya hakiki zinadır. Efendimiz (sav) şöyle buyurur: “Gözler de zina eder, gözlerin zinası bakmaktır. Eller de zina eder, ellerin zinası tutmaktır. Kulakların zinası dinlemek, dilin zinası konuşmak, kalbin zinası düşünmektir.” O halde hiçbir anne babanın, çanak-çömlek, epeyce altın, birçoğu fuzulî olan; otuma grupları, çocuk odası, genç odası, beyaz eşya vb ağır külfetlerle evlilikleri geciktirmeye hakları yoktur. Böyle yapan bir anne baba; çocuklarının yukarda saydığımız hükmi veya hakiki tüm zinalarının günahlarına ortaktırlar. Bu vebale girmek istemiyorsak karşılıklı evlilikleri kolaylaştırmak zorundayız. Sübhaneke… Bihamdike… Vesteğfiruke…
Muhammed Özkılınç