Kudüs Tüccarı Şia 2
Yazımızın başlığı sakın yanlış anlaşılmasın. Yani Kudüs ve Mescidi Aksa’nın savunulması gündemde tutulması elbette önemlidir. Yazılarımızı takip eden her okuyucu kardeşimiz bilir ki, genelde ümmet, özelde Filistin davası, Mescidi Aksa vb. İslam’ın mukaddesatının savunulmasından asla geri durmadık ve durmayız da…
Ancak bizim asıl vurgulamak istediğimiz, Şia’nın Kudüs ve mescidi Aksa davasındaki ikiyüzlülüğüne dikkat çekmektir. Şia’nın sayısız çelişkilerinden bir kaçı da, Filistin davasın da tezahür etmektedir. Denilebilir ki, Humeyni’nin, Ramazan ayının son cuma gününü “Dünya Kudüs Günü” ilan etmesi, bir nevi suç bastırmasıdır. Ama suç bastırmanın da ötesinde; “ben olmasan Kudüs ve mescidi aksaya kimse sahip çıkamaz görüntüsünü başarıyla vermektedir. Kan ve can Filistin’den mal ümmetin tamamından ama parsayı toplayan Şia…
Yahudi’nin ümmetle savaşında Kudüs ve Mescidi aksa, ümmet için bir nevi lokomotif görevi görmektedir. Buraların kudsiyeti olmasa, asırladır neden Filistin bu kadar savaşlara meydan olsun. İşte Yahudi’nin elini en çok güçlendirecek olan şey buraların kudsiyetini izale etmektir. Ondan sonra kolay. İşte bir Yahudi olan Abdullah bin Sebe’in kurduğu örgütün Mescidi Aksa hakkındaki iddiaları, derin bir Yahudi iddiasının parçasıdır.
Şia, Kur’an-ı Kerimde geçen Mescidi Aksa’nın aslında Filistin’de olmadığını semada olduğunu ve ayette geçen Mescidi Aksa’dan Filistin’deki Mescidi Aksa’nın kastedilmediğini ileri sürerler. Şia’nın kaynakları bu iddialarla doludur. Ya da iddiadan öte, bu onların akidesine göre kesin bir hakikattir. Bu konuda online olarak şu kitaba bakılabilir. https://d1.islamhouse.com/data/tr/ih_books/single/tk_sheia_aqsa.pdf ya da bu kitapta yer alan onların kendi kaynaklarına da bakılabilir.
Hâlbuki Peygamberimizin Mescidi Aksa ile ilgili birçok hadis-i mevcuttur (Hadis kitaplarının “mesacid” bölümüne bakılabilir) ve Mescidi Aksa, fazileti sıralanan üç mescitten biridir. Mescidi aksa; kıble Kâbe olmadan önce yönelinen İslam’ın ilk Kıblesidir Kıbleteyn (iki kıbleli) mescidi bunun en büyük delilidir. Kâbe’ye yönelme emri orada gelince Peygamberimiz ve Müslümanlar Mescidi Aksa’dan Kâbe’ye yönelmişlerdir.
Bu asılsız iddialar aslında Şiî kaynaklarda geçen ve Siyonist İsrail korsanlarının işini kolaylaştırmaya yönelik iddialardır. Şia, Kudüs ve mescidi aksa davasında samimiyse haydi kaynaklarındaki bu iddialarla yüzleşip temizlesin. Ama hangisini temizlesin ki? “İslam’ı kirletmek” üzere kurulan bir örgüt neden içindeki kirleri temizlesin ki. Ama on üç asırdır başarılı olamadığı gibi şimdi de gelecekte de olamayacaktır.
Şia’nın Kudüs ve mescidi aksa ticaretinden bazı kazançlar:
- Dağılan karizmasını kurtarmak. Yıllarca “kardeşlik” ve “ümmet birliği” sloganlarıyla ümmetin genç nüfusunu aldatıp etki alanına çeken Şia, son Suriye ve yemen savaşıyla ümmet düşmanı olduğunu açık etti. Aslında yarım asırdır Şia ümmetin altını oymaya devam etmektedir. Ama bunu ustaca örtbas etmeyi başarıyordu. Ya da Şia’nın ümmetle savaşının on üç asırdır devam eden bir devresini, biz yaşayarak görmüş olduk.
- Genç İslam neslinin dikkatini çekmek suretiyle, “teşeyyüa” yani İslam neslini şiileştirmeye zemin hazırlamak. Nitekim bu konuda ciddi mesafeler de aldılar. Özellikle haçlı Siyonist kontrolünde yapılan İran devriminden sonra, bu çekici sloganlarıyla nice İslam evlatlarını kendi oltalarına çekmeyi başardılar.
- Yahudiler vd. İslam düşmanlarıyla olan işbirliklerini örtbas etmek. Tüm çekici sloganlar gibi, Kudüs ve Mescidi Aksa’yla ilgili sloganları da bu kabildendir. Yıllardır Şia “Büyük şeytan Amerika” ve “Amerika’nın gayri meşru çocuğu İsrail” sloganlarını dilinden düşürmüyor. Ama “Haçlı Siyonist ittifakı” Şia’ya başta ırak ve yemen olmak üzere altın tepsi içinde 4-5 devlet sunarken, tek bir bağımsız Sünni devlete izin vermemektedir. Neden?
- Kendilerini mukaddes değerlenin hamisi göstermek. Hâlbuki en mukaddes değerlerden biri olan ashabı kiram (Rıdvanullahi aleyhim ecmaîn) ın neredeyse tamamını tekfir etmeleri apaçık şekilde meydandadır. Resulullah (sav) eşleri ve müminlerin anneleri olan Aişe ve hafsa annelerimize attıkları iftiralar, arşı titretecek kadar çirkin ve şiddetlidir.
- Telbisi iblis. Yani sağ gösterip sol vurmak. Aslında Şia Mescidi Aksanın semada olduğuna inanmaktadır.
- Bir şey yapıyormuş görünmek. Dikkat ederseniz Şia düşmana karşı hep slogan atmaya devam etmiştir. Ama düşmana slogan atarken de; bir yandan ümmete bomba ve fişek atmaya devam etmiştir. Çok daha büyük cürmüyse ashabı kiram (Rıdvanullahi aleyhim ecmaîn) a lanet etme ve ağza alınmadık iftiralar atmaya devam etmiştir.
- Kof bir güç gösterisiyle İslam neslinin dikkatini çekmek. Güç gösterisi, her kesin ve kesimin yaptığı bir iştir. Kararında ve yerinde olursa şer değil hayırdır. Ve bunun İslam’da yeri de vardır. Ancak bizim eleştirdiğimiz, güç gösterisinin münafıkçasıdır. Çünkü Şia bunun her dem dolu dolu yapmaya devam etmektedir. Şöyle bir düşünün başta Kudüs ve Mescidi Aksa olmak üzere birçok mukaddes değer üzerinde onca “ordular” kurmuştur. “Hizbullah” “Mehdi Ordusu” “Kudüs Seriyyeleri” “Bedir Tugayları” “Devrim Muhafızları” “Seyide Zeynep Ketibeleri” “Haşdi Şabi” vs. peki biz kendimizi biliyoruz bileli, iranın bu orduları, ümmet adına ve ümmet için ne yapmıştır.
- Kudüs Mescidi aksa, Filistin davası ve dolayısıyla İslam’ın ve İslam ümmetinin hamisi gibi görünmek. Böylece ümmete ve asıl İslam’a olan kin ve nefretini kamufle etmek. Şia’nın kaynaklarını biraz olsun inceleyen bir insan, bu güruhun, kini din edindiğini iyi bilir. Ve aslında Şia’nın özgün bir İslam mezhebi olmaktan çok, İslam’ı içten yıkmak için kurgulanmış, bir örgüt olduğunu hemen anlar. Subhaneke… Bihamdike… Esteğfiruke…
Muhammed Özkılınç