Makyaj Değil Ümmet Yapan Kadın 3
Tarihin şirk zulüm ve cahiliye kaynaklı zifiri karanlıklarının İslam aydınlığına dönüştürülmesinde, kadınların başrolde olduğu malumdur. Her ne kadar erkeklerin ismi ön planda olsa da… Bir önceki yazımızda Hacer annemizden bahsetmiştim. Şimdi Kuranı Kerimin bize haber verdiği iki örnek daha görelim.
İşte Asiye, Musa’nın annesi ve ablası
Firavunun saltanatına son veren Musa (as) nın oluşum ve gelişiminde üç kadın vardır. Musa (as) nın annesi ve ablası, bir de firavunun eşi Asiye (ra). Firavunlaşan zalim despotlar kıyamet kadar var olacaklardır. İşte onları bertaraf edecek Musaları yetiştirecek anne, abla ve koruyucu asiyeler de olmak zorundadır. Peki, bu fedakâr ve cefakâr kadın ve anne adaylarını kim nasıl yetiştirecek? Aile bütçesine katkı” bahanesiyle evini, eşini, çocuğunu terk edip çalışmaya giden zamane kadınları mı?
“Mûsâ’nın annesine, “Onu emzir, başına bir şey gelmesinden korktuğun zaman onu denize (Nil’e) bırak, korkma, üzülme. Çünkü biz onu sana döndüreceğiz ve onu peygamberlerden kılacağız” diye ilham ettik. Nihayet Firavun ailesi kendilerine düşman ve üzüntü kaynağı olacak olan o çocuğu bulup aldı. Şüphesiz Firavun, (veziri) Hâmân ve onların askerleri hata yapıyorlardı. Firavun’un karısı şöyle dedi: “Bana da, sana da göz aydınlığı (bir çocuk)! Sakın onu öldürmeyin. Belki bize faydası dokunur, ya da onu evlat ediniriz.” Oysaki onlar (olacak şeylerin) farkında değillerdi. (Kasas 28/7-9)
İşte İmran’ın eşi Hanna ve Meryem (ra)
İsa (as) dönemi de tarihin en önemli dönüm noktalarından birisidir. Vahyin öğretilerinin unutulmaya yüz tuttuğu, Tevrat’ın Yahudi hahamlar tarafından kendi heva, heves, çıkar ve menfaatlerine göre tahrif edilip dönüştürüldüğü dönemler…
Bu dönemde batılın karşısında bir şeyler yapması gerektiğinin farkında olan, ancak kadın haliyle bu kötü gidişata karşı bir şey yapamayınca, karnında taşıdığı yavrusuna Allah (cc) yoluna adayan bir kadının tarihin seyrini bir kez daha batıldan hakka doğru yönlendirdiğini görmekteyiz. “Hani, İmran’ın karısı, “Rabbim! Karnımdaki çocuğu sırf sana hizmet etmek üzere adadım. Benden kabul et. Şüphesiz sen hakkıyla işitensin, hakkıyla bilensin” demişti. Onu doğurunca, “Rabbim!” dedi, “Onu kız doğurdum.” -Oysa Allah onun ne doğurduğunu daha iyi bilir- “Erkek, kız gibi değildir. Ona Meryem adını verdim. Onu ve soyunu kovulmuş şeytandan senin korumana bırakıyorum.”” (Ali İmran 3/35,36)
Burada Hanna (ra) nın sadece kendi çocuğu değil, onun nesli ve ilerideki soyunun da Şeytanların şer ve kötülüklerinden korunması için özel dua ettiğine şahit olmaktayız. Bu da kadının nesil, toplum ve ümmetin inşasında temel esas olduğun açık bir delilidir. Bu işin bilincinde olan anneler sadece kendi çocukları değil, toplumun, ümmetin hatta ümmetin hakka yöneltilmesinde pay sahibi olmaya çalışırlar. Toplumdaki eksilerden kendilerinin de sorumlu olduklarını düşünerek, eksileri bitirme ve artıları artırma çabasında olurlar.
Resulullah (sav) ın oluşum ve gelişiminde, korunup gözetilmesinde de yine başrolde üç hatta daha fazla kadından bahsedebiliriz. Annesi Âmine, sütannesi Halime (ra) annesinin cariyesi, Ümmi Eymen… Bi’set sonrası eşi bulunan Hatice (ra) annemiz de hayatını ve servetini Resulullah(sav) ve davasına feda eden müstesna şahsiyetlerdendir.
Sonuç itibariyle, Kur’an’dan verdiğimiz örneklerden de anlıyoruz ki, tarihin gidişatında başrolde her ne kadar erkekler olsa da, asıl yük kadının omuzlarındadır. Çünkü o erkeklerin oluşum ve gelişiminde, eğitim ve terbiyesinde, korunup gözetilmesinde hep cefakâr ve vefakâr kadınlar vardır. Doğrusunu Allah (cc) bilir ama birçok hikmetin yanı sıra bir de mahremiyeti sebebiyle, tarih yapım ve yazımında, insanlığın inşasında kadın ikinci, üçüncü planda kalmaktadır. Yoksa kadının bu işteki emeği ve rolü tartışmasız erkeğin daha önünde ve üstündedir.
Şu halde eşlerimizi bu gerçekler ışığında yönlendirip bilinçlendirmeye çalışalım. Ama özellikle evlatlarımızı, torunlarımızı, yeğenlerimizi, öğrencilerimizi, kısaca eğitimine katkıda bulanabileceğimiz tüm kızlarımızı, geleceğin toplumunu ve ümmeti vahyin ışığında eğitip terbiye edecek anneler olarak yetiştirmeye odaklanalım. İnsanlık ve tarihin hak ve adalet üzere inşası onların maharetli elleriyle mümkündür. Geleceğin İslami toplumu ve ümmeti, Müslüman ailelerle, Müslüman aileler, Müslüman nesillerle, Müslüman nesiller ise Müslüman annelerle mümkündür. Bu konuda kadın erkek, genç ihtiyar, öğretmen öğrenci kısaca hepimize görev düşmektedir. Selam… Dua…
Muhammed Özkılınç