Mazlumun Ahı
Son yıllarda aileyle ilgili düzenlemeler malum. Tüm bu düzenlemelerin, Ak Parti eliyle yapılması felakettir. Bu düzenlemelerin sebep olduğu sosyal felaketlerin; başta sayın cumhurbaşkanı olmak üzere, hiçbir yetkili tarafından görülmemesi, ya da görülmek istenmemesi daha büyük bir felakettir.
Daha önce ferdi şimdilerde büyük yığınların günü birlik yaptıkları şikâyetler, feryatlar, çığlıklar, nedense hiç yokmuş gibi kabul ediliyor. Bu konuda iç açıcı bir açıklama da yapılmıyor. Sema Maraşlı vb. yazarlar ve aydınlar nice uyarılar yapıyorlar. Sosyal medya çalkalanıyor. Toplumda fırtınalar kopuyor. Ama duyan yok.
Günü birlik yuvalar dağılıyor, çocuklar savruluyor, erkekler damlara, kadınlara sokaklara düşüyor. Ailelere ve yüreklere korlar, közler döşeniyor. Aile müessesesi çatır çatır yıkılıyor. Yaşanan sosyal dramlar yürekler burkuyor. Bakın sayın yetkililer! Tüm bu felaketler, gayretullaha dokunmaya başladı. “Mazlumun ahı indirir şahı” diye boşuna dememişler.
Binlerce dramdan biri:
Gazete yazarlığımızı bilen duyan nice dostlardan, günü birlik feryatlar dinliyoruz. Her birisi hocam aileler dağılıyor, neden şu yetkililere bir şeyler söylemiyorsunuz? Diyorlar. Malumunuz biz de arada bir aileyle ilgili uyarılar yapıyoruz ve yapmaya da devam edeceğiz. İşte o bildik hikâyelerin binlercesinden sadece biri…
İlk günlerden beri Rahmetli Erbakan’ı, kurulduğu günden beri de Ak Partiyi destekleyen emekli imam bir ağabeyim anlatıyor:
“misafiri olduğum bir oteldeki işçilerden birisini çok üzüntülü görünce, üzüntüsün sebebini sordum. Ağlamaklı gözler ve sözlerle şöyle cevap verdi: Büyük oğlum bir ağabey olarak, kız kardeşine defalarca eve geç gelmemesini, özellikle güneş batmadan önce evde olmasını tembihliyordu. Ben ve annesi de, bu uyarılara destek verip nasihat ediyorduk. Çünkü zaman kötü, dışarda bin bir türlü tehlikeler vs…
Dün eve vardığımda eşimi ağlar ve perişan halde buldum. Sebebini sordum. Polislerin oğlumu ve kızımı alıp karakola götürdüklerini söyledi. Kız eve geç gelince abisi önce azarlamış, tartışma uzayınca bir de tokat atmış. Kız polisi arayınca da polis “aile içi şiddet” gerekçesiyle ikisini de karakola götürmüş.
Koşarak karakola vardım ve çocuklarımı sordum. İfadelerini aldıktan sonra, kızı sığınma evine, oğlumu da savcılığa sevk ettiklerini söylediler. Dünya başıma yıkılır gibi oldu. 15 yaşlarında, hayatın çilelerini, zamanın tehlikelerini henüz kavramamış olan gencecik kızımın başına ya bir şey gelirse? Oğlumu da 18 yaşını geçmiş olduğundan, aile içi şiddet diyerek hapse atsalar ne olacak?
Ne yaptığımı, neler söylediğimi tam bilmiyorum. Çünkü kendimden geçmiştim. Avazım çıktığı kadar çığlıklar içinde şöyle dediğimi hatırlıyorum. Ya şimdi çocuklarımı getirip bana teslim edersiniz. Ya da önce kendi evimi, sonra bu karakolu yakar ve kendimi öldürürüm. Psikolog olduğu söylenen karakoldaki bir yetkili bana yaklaşarak teskin etmeye çalıştı. Amca sen biraz bekle çocuklarını sana teslim edeceğiz dedi. Diğer yetkililerle bir takım kulisler ve görüşmelerden sonra çocuklarımı getirip teslim ettiler.”
Evet, bu dramın benzerleri günü birlik yaşanmaya devam ediyor. Ama hepsinin sonu böyle bitmiyor. Böylesi eften püften sebeplerle binlerce insan şu anda hapiste. Binlerce kız ve kadın sığınma evleri adıyla sokakta. Nice yavrular arada perişan. Sayın yetkililer ve özellikle Sayın Cumhurbaşkanım! Ne olur bu feryatları duyun. Aileyi çoktan yıkmış olan batılı düzenlemeler bizim özümüze ters. Ne örf adetlerimiz, ne inancımız, ne de kültürümüze uymuyor. Bakın batı yok oluşa doğru gidiyor. Bizi 15 Temmuz darbeleriyle yıkamadılar ama içimize saldıkları hainlerle ailemizi yıkıyorlar. Aile yıkılırsa toplum yıkılır. Aile yıkılırsa Türkiye yıkılır. Aile yıkılırsa ümmet yıkılır. Sonra demedi demeyesiniz. Selam… Dua…
Muhammed Özkılınç