Mekke… Kabe… Safa – Merve…
Bu satırları sizlere dünyanın merkezinden yazıyorum. Mekke… Evet dünyanın merkezi Mekke’dir. Çünkü dünya insan için, insan kulluk için var… Kulluğun merkezi ise Kabetullahtır. Dünyanın merkezi Newyork değil, Tokyo değil, Pekin değil… Londra Paris, Moskova hiç değil… İstanbul veya Ankara da değil. Dünyanın merkezi sadece Mekke’dir. Kulluğun merkezi ise Kabetullahtır. İMF değil, Davos değil, İMKB veya dünyanın herhangi bir borsası, bankası veya finans merkezi değil. Kulluğun merkezi şehvetin kıble edildiği herhangi bir eğlence payitahtı da değil. Evet… Parayı, kadını, şanı şöhreti vs geçici zevk veya meta-ı kıble edinenlere inat, kulluğun merkezi Kabetullahtır.
Dünyanın dört bir yanından değişik renk, ırk, kültür ve desenlerden yüz binlerce hatta milyonlarca insan, ilahi çağrıyı almış, kulluğun merkezine koşup gelmişler. Milyonları kıtalar ötesinden böyle bir yere kulluktan başka ne getirebilir? Buraların fiziki açıdan pek bir cazibesi de yok aslında. Dağları kupkuru kayalar, toprağıysa daha çok çorak kumdan oluşuyor… Buralar deniz sahili, plaj falan da değil… Aslında burada nefsin hoşlandığı, heva ve heveslere hitap eden malayani zevkler yok. Ama buranın öyle bir cazibesi var ki tek kelimeyle, “anlatılmaz yaşanır”… İşte bu cazibenin çekim gücü, kulluktur, ilahi aşktır, Muhammedi sevdadır…
Kulluk varlığın şifresi… Kulluk olmasa hiçbir şeyin değeri yok. Paranın, Servetin, şanın, şöhretin, makam ve rütbenin kısacası hiçbir şeyin… Kulluk sevginin, saygının, kardeşliğin, arkadaşlığın, birliğin, beraberliğin, barışın, yardımlaşmanın paylaşmanın yegâne kaynağıdır. İnsanlık bunu anladığı zaman, silahlar susar, savaşlar biter, kan ve gözyaşı durur, feryatlar diner, kısacası insan, insanca yaşamanın ne demek olduğunu o zaman anlar… Huzuru ve güveni o zaman tadar… Allah (cc) için sevmenin, sevilmenin farkına o zaman varır. Doğulusu batılısıyla nice zalimler, nice mazlumlara dünyayı zindan ediyorsa, kulluğun hazzını yaşamadıklarındandır.
Bazı Allah (cc) dostları şöyle demişlerdir: “Bizim, Mevlamızla öyle hallerimiz vardır ki, krallar bilselerdi, bu hallerimizi almak için ordular kuşanıp üzerimize yürürlerdi.” Şehit Seyyit Kutup (rh.a) benzeri manayı şöyle ifade etmiştir: “İnsanlar az bir zaman Kur’an’ın hükmünü tadına vararak yaşasalardı, dünya güçleri ordular kuşanıp üzerlerine yürüseler de, bu hayatlarını vermezlerdi.” İşte bu iki ifadenin de bahsettiği ölümüne savunulacak değer kulluktur. Bu sebepledir ki Allah (cc) kimi yerlerde kâinatın efendisi Resulullah (sav) tan bahsederken, onu “Resul” veya “Nebi” sıfatı değil de “kul” vasfıyla anlatır. “Bir gece, kendisine ayetlerimizden bir kısmını gösterelim diye (Muhammed) kulunu Mescidi Haram’dan, çevresini mübarek kıldığımız Mescidi Aksâ’ya götüren Allah noksan sıfatlardan münezzehtir; O, gerçekten işitendir, görendir.” (İsra 17/1)
Durumu müsait olan her mümin yaşlanmadan, zamanında bu hazzı tatmak için, kulluğun merkezine gelmelidir. Yaşlandığı zaman insan nasıl ki sair herhangi bir işin hakkını vererek yapamıyorsa hac ve umre de öyledir.
Neden Allah (cc) bizi bir merkeze/Mekke’ye çağırıyor? Her birimiz kendi ülkemiz başkentinin en geniş ve görkemli meydanında tavaf işlemi yapsak olamaz mı? Hayır olmaz… her tür farklılıklarımızı ayaklarımızın altına alıp, bir araya gelmek gerçekleşmez o zaman… Ulusçuluk, ırkçılık, kabilecilik, mezhepçilik, meşrepçilik vs farklılıklardan sıyrılmanın pratiğini yaşayamayız o zaman…
Nerede olursak olalım bağlı olduğumuz merkez bir… Kabetullah, vahyin merkezi yani Kur’an ve Sünnet… Mesafeler ne kadar uzak olursa olsun, bu merkeze bağlı olduğumuzun farkına varmak bu pratikle oluyor. Vahyin merkezi aralarımızdaki fiziki mesafeleri kaldırdığı gibi, fikri mesafeleri de kaldırıyor. İnsan vahyin merkezine gerekli şuurla gelirse tüm bunları net bir şekilde anlıyor. İnsan kulluğun merkezini kavradığı zaman, bundan sonraki tüm hayatının da kulluk merkezli olması gerektiğini anlıyor… Ferdi, ailevi, sosyal, siyasal, kültürel, iktisadi kısaca tüm hayatının vahyin ilkelerine göre olması gerektiğini çok güzel anlıyor. Ya Rabbi! Bizi sana hakkıyla kul, Habibi Edibine hakkıyla ümmet eyle amin… zaman ayırıp yazmak zor olsa da bura olduğum iki hafta buradan yazmaya devam edeceğim inşallah… Sübhaneke… Bihamdike… Esteğfiruke…
Muhammed Özkılınç