Mevlidi Tartışma İrşada Çevir
İnsanlar bu üç günlük dünyada; evleri, elbiseleri, arabaları için model ve motif, nesilleri için idol arıyorlar. Bunun için üniversiteler, enstitüler, ARGE’ler oluşturuyor ve milyarlarca paralar harcıyorlar. Küçücük dünyalıklar için örnekler ediniyoruz da cennetimiz için neden örnek edinmiyoruz. O halde kendimiz ve neslimiz için en güzel örnek, önder ve rehber Resûlullah (sav) tır. Batıya doğru giden bir vasıtayla doğuya varmak mümkün olmadığı gibi, Paris, Londra uçağıyla Mekke’ye gitmek mümkün olmadığı gibi, cehennemlik örnekler ve amellerle cennete varmak da mümkün değildir.
Hicri 4. asrın başlarında mevlit kandilinin bir benzeri olarak 1996 yılında “Kutlu Doğum Haftası”nın kutlanmaya başlaması takdire şayan ve birçok hayırlara da vesiledir. Özellikle kitle iletişim vasıtalarının neslimize topçuları, popçuları, türkücüleri, dansözleri ve olur olmaz müptezelleri tanıtma ve ezberletme yarışına girdikleri günümüzde, bu işin önemi daha güzel anlaşılıyor.
Şu halde Resûlullah (sav) ı anmaya dair tüm etkinliklerin en önemli hedefi; Resûlullah (sav) ı neslimize tanıtmak, sevdirmek… Onun yegâne örnek ve önder olduğunu, ona (sav) ümmet olmak isteyen her Müslüman’ın, hayatını onun öğretilerine göre programlaması gerektiğini öğretmek… Onun kutlu sahabeleriyle (Rıdvanullahi aleyhim ecmain) bu yüce davayı bizlere miras bırakmak için ne kadar büyük çile ve cefalara katlandıklarını bir nebze olsun anlatmaktır.
Son bir yıldır, “Kutlu Doğum” ve “Mevlidi Nebi” islimlerini tartışmak da abesle iştigaldir. İsim şu veya bu olsun eğer içerik Resulullah (sas) ve onun ashabını nesillere tanıtmak ise… Onların ve onların izinden gidenlerin, bu yüce davayı günümüze taşımak için ne büyük bedeller ödediklerini, ümmetin evlatlarına anlatmak ise… Tüm insanlığa, dünya ahiret izzeti ve saadeti bu mukaddes emanette, İslam’dadır mesajını vermekse, gerisi teferruattır.
Aksi halde, Kutlu doğum haftaları ve mevlit kandillerinde biraz dua, zikir, salâvat ve mevlit okumayla iktifa edip asıl hedefi unutulursa bu işin pek bir esprisi kalmaz. Bizim bu konudaki tartışmalarımız da zaman kaybetme ve birbirimizin kalbini kırmaktan bir işe yaramaz.
Bu konuda önemli bir yanlış, kutlu doğum haftasının istismarı ve kuşa benzetilmiş bir peygamber ve İslam’ın bilinçaltına pompalanması. Dikkat ederseniz bir zaman, “güllerin efendisi” “şefkat ve merhamet peygamberi” vb. alabildiğince ılımlı (!) ve hoşgörülü mesajlar öylesine yoğun işlendi ki, şu anda da bunun olumsuz etkileri devam ediyor.
Resûlullah (sav) sadece güllerin efendisi değil elbette… O (sav) güllerin, gönüllerin, zahitlerin, abidlerin, mücahitlerin, hâkimlerin, müftülerin, babaların, komşuların, arkadaşların, akrabaların, komutanların, tüccarların, her tür güzel ahlakın, kısaca tüm güzellerin ve güzelliklerin efendisidir.
Ama bir o kadar da davetçilerin, mürşitlerin, mücahitlerin ve devlet başkanlarının efendisidir. Dolayısıyla bizim kısır tartışmalar yerine, bu programların içini doldurmamız önemlidir. Aksi halde yıllar yılı bir tartışmalara devam etsek de bir sonuç almamız mümkün değildir.
Üstüne üstlük, birileri saflarımızı bölmek, bizi birbirimizle tartıştırmak, hatta kırdırmak için fırsat kolluyorlar. Bu tartışmaları da aramıza fitne sokmak için fırsata dönüştürmenin hesabını hep yapıyorlar. Böylece birliği emreden peygamberin paramparça ümmeti, kardeşliği, yardımlaşmayı, dayanışmayı emreden peygamberin, düşman ve kindar ümmeti oluveririz.
Hâlbuki Allah (cc) Resulü (sas) şöyle buyuruyorlar: “Hayır! Rabbine andolsun ki onlar, aralarında çıkan çekişmeli işlerde seni hakem yapıp, sonra da verdiğin hükme, içlerinde hiçbir sıkıntı duymaksızın, tam bir teslimiyetle boyun eğmedikçe iman etmiş olmazlar.” (Nisa 4/65)Birbirinize buğz etmeyin, birbirinize haset etmeyin, birbirinize arka çevirmeyin; ey Allah’ın kulları, kardeş olun. Bir Müslümana, üç günden fazla (din) kardeşi ile dargın durması helal olmaz.
(Buhârî, Edeb, 57, 58) Sübhaneke… Bihamdike… Vesteğfiruke…
Muhammed Özkılınç