Mülteciler Kardeşimiz
Bu gün Suriye, Irak, Filistin vb. İslam topraklarında yaşananlar yürekleri dağlıyor. Ümmetin evlatları kendi vatanlarında mülteci, sığıntı, muhacir, parya… Vatanları işgal edilip, talan edilmesi, katliamlar, sömürgeler bir yana, hayta kalabilenler de her gün binlerce kez ölmeye devam ediyorlar.
Allah (cc) hep oraları denemez. Yakın geçmişte biz Anadolu’daki Müslümanlar benzeri işgal ve katliamları yaşadığımız gibi, yarın yine yaşayabiliriz. İşte Çanakkale’de dedelerimiz kucak kucağa yatıyorlar. İslam diyarının nice cephelerinde de 72 milletten iman eden ecdadımız hep beraber düştüler toprağın kara bağrına.
Suriye’den gelip bize sığınan kardeşlerimizin yerine kendimizi koyalım bir an… biz onlara sığınmış olsak ve onlar da bu provokasyoncuların yaptıklarını bize yapsalar, nasıl karşılarız? Başımızdaki zalimin darbesinden daha ağır gelmez mi? bu insanları da Beşşar beş yıldır vuruyor, bir de biz vurmayalım.
Sünnetullah gereği nesneler bir takım vesilelerle birbirine bağlanır; Tahtalar çiviyle, demirler kaynakla, bez parçaları dikişle, kum tanecikleri çimentoyla…. Dolayısıyla eşrefi mahlûkat olan insanı da birbirine bağlayan, bir arada tutan değişik vesileler vardır. Örneğin; çıkar ve menfaat ilişkileri, korku, şehvet veya ırki temayüller. Ki bütün bunlar geçici ve fani olup en fazla insanın dünyadaki ömrüyle sınırlıdırlar.
Kaldı ki bunların çoğu kısa sürede bittiği gibi çoğu kere aksine etkileri de vardır. Örneğin; bir insan diğerine korkusundan dolayı bağlı görünüyorsa, o korku bittiğinde intikam duyguları devreye girecektir. Bir arada bulunma sebebi eğer menfaat ve çıkar ise menfaat bittiğinde dostluk ta bitecektir….
Ama birde insanları bir arada tutan, onlar arasında yürekten ve ölümüne sevgi ve saygı doğuran ve bu beraberliği hiçbir karşılık beklemeksizin halisane Allah (cc) rızası için kılan bir vesile var ki işte oda İslam kardeşliğidir.
İslam kardeşliği diğer hiçbir birleştiriciye benzemez. Çünkü o karşılıksızdır, hasbi/sadece Allah (cc) rızası içindir, eskiyip bayatlamaz, aşınıp yıpranmaz ve ebedidir. Zira bu dünyanın sınırlarını aşarak ahirette daha da artarak devam eder. Çünkü İslam kardeşliği karşılıklı sevgi, güven, yardımlaşma-dayanışma, birbirini iyiye güzele yöneltme ve kötü ve yanlıştan sakındırmayı da içerdiğinden sevap hanesine hesapsız getirisi olacaktır. Dolayısıyla İslam kardeşliğini yaşayanlar birbirlerine sağladıkları artıları ahirette görünce sevgi ve muhabbetleri artarak devam edecektir.
Bazı ayet ve hadisler
“Müminler ancak kardeştirler. Öyleyse kardeşlerinizin arasını düzeltin. Allah’a karşı gelmekten sakının ki size merhamet edilsin.” (Hucurat 49/10)
“Hep birlikte Allah’ın ipine (Kur’an’a) sımsıkı sarılın. Parçalanıp bölünmeyin. Allah’ın size olan nimetini hatırlayın. Hani sizler birbirinize düşmanlar idiniz de O, kalplerinizi birleştirmişti. İşte O’nun bu nimeti sayesinde kardeşler olmuştunuz. Yine siz, bir ateş çukurunun tam kenarında idiniz de O sizi oradan kurtarmıştı. İşte Allah size âyetlerini böyle apaçık bildiriyor ki doğru yola eresiniz.” (Ali İmran 3/103)
İman etmedikçe cennete giremezsiniz, birbirinizi sevmedikçe de (gerçek anlamda) iman etmiş olamazsınız. (Müslim, Îmân, 93; Tirmizî, Sıfâtu’l-Kıyâme, 56)
Müslüman müslümanın kardeşidir. Ona zulmetmez, onu (düşmanına) teslim etmez. Kim, (mümin) kardeşinin bir ihtiyacını giderirse Allah da onun bir ihtiyacını giderir. Kim müslümanı bir sıkıntıdan kurtarırsa, bu sebeple Allah da onu kıyamet günü sıkıntılarının birinden kurtarır. Kim bir müslümanı(n kusurunu) örterse, Allah da Kıyamet günü onu(n kusurunu) örter. (Buhârî, Mezâlim, 3; Müslim, Birr, 58)
Hiçbiriniz kendisi için istediğini (mü’min) kardeşi için istemedikçe (gerçek) iman etmiş olamaz. (Buhârî, Îmân, 7; Müslim, Îmân, 71, Riyazus salihin H no= 1829)
Sudan sebeplerle birbirleriyle cıngar çıkaran birbirinin kanına, canına kasteden cahiliye toplumu Kur’an-ı kerim ve Resulullah (sav) ın vahiy kaynaklı İslam öğretileri sayesinde kardeşler oldular. Resulullah (sav) Mekke’den Medine’ye hicret ettiği zaman, ilk işlerinden biri muhacir ve ensar arasında İslam kardeşliğini tesis etmek oldu.
Sapasağlam bu İslam kardeşliği temeline oturan İslam devleti ve İslam kardeşliğini iliklerine kadar sindirmiş olan saadet asrının yiğit müminlerinin oluşturduğu İslam ümmet, asırlarca içerden ve dışarıdan gizli aşikâr bin bir türlü hile, desise, plan ve tuzaklara karşı direndi. Savaşlar, isyanlar, anarşi, terör vs badireleri atlattı.
Ancak bin üç yüz yıl sonra içerisine bulaştırılan ırkçılık fitnesiyle İslam kardeşlik ruhu zayıfladı. Böylece hayat kaynağını adeta yitirdi ve bu günkü acınacak hale geldi. Kardeşlik ruhu ümmet in ruhuydu onun zaafı ümmet in zaafı, onun yitirilmesi ümmet in yok olmasıydı. Tıpkı ruhu çıkan beden misali…
Sonuç işte bu günkü halimiz. İki milyar civarında büyük bir güç, dünya petrolünün yüzde seksen beşi kendi topraklarında, doğalgaz, bor madeni, uranyum vs yer altı-yer üstü kaynaklar konusunda da aynı. Ancak kardeşlik ruhunu yitireli paramparça, darmadağın, anarşi, terör, savaşlar vs iç-dış odaklı fitne ve çalkantılarla savrulan, kavrulan, varlık içinde yokluk yaşayan sürüm sürüm sürünen bir ümmet… böyle mi olmalıydı?.. Kardeşliğimizi unutmayalım. Beş parmağın beşi bir değil… Bunlar arasındaki bir kaç kötü insandan dolayı hepsine düşmanlık beslemeyelim. Biz de hepimiz iyi değiliz. İçimizde ırkçılık damarı kabarık, kardeşlikten nasibini almamış kimseler yok mu? Provokasyonlara gelmeyelim. İnsi ve cinnî şeytanların aramıza girmesine müsaade etmeyelim. Unutmayalım ki biz birbirimize muhtacız. Bizi yaratan bizi kardeş ilan etmiş. Bunu reddetme hakkımız ve salahiyetimiz yok.
Muhammed Özkılınç