Müslüman Etkilenmez Etkiler
İslam dönüşmez, dönüştürür. Zira İslam, ilahi garantiyle kıyamete kadar orijinalliğini koruyacak olan yegâne dindir. Dönüşmeyecek ve dönüştürülemeyecektir. Onu dönüştürmeye çalışan kim olursa olsun, hüsrana uğrayacaktır. İhanet çetesi FETÖ bunun sadece bir örneğidir. Bu hain ve sinsi örgüt, öyle basit bir çete de değildir. Aslında küresel derin güçlerin gladyo’sudur, NATO’dur. Haçlı Siyonist ittifakının ortak projesidir. Yaşlı bir bunağın, din bezirgânı çetesinden ibaret değildir. Bilindiği üzere bu uluslararası örgütün, paralel devletten çok daha derin olan planı, “paralel din” çalışmasıydı. Ama Allah (cc) müsaade etmedi ve hezimete uğrattı.
Evet, Sayın Erdoğan’ın dirayetli duruşu, Anadolu insanının fedakârca ve yiğitçe savunması elbette inkâr edilemez. Ancak tüm bunlar sadece birer vesileden ibarettir. Asıl olan, küresel derin güçlerin, din tahrifatı konusunda gayretullaha dokunmalarıdır. “Hiç şüphe yok ki, Kur’ân’ı biz indirdik ve muhakkak ki onu, tahrif ile tebdilden (değişikliğe uğramaktan) biz koruyacağız.” (Hicr 15/9) işte ilahi garanti budur. Tabi ki Allah (cc) bu dini koruması, elde tüfek, nöbet tutan melekler vasıtasıyla değil, İslam’a gönül veren vefakâr ve sadık müminler vesilesiyle olacaktır.
Müslüman, eksilerden etkilenen değil, artılarıyla etkileyendir. Yani Müslüman, başkalarının şer ve kötülüklerinden olumsuz etkilenmez. Tam aksine, kendi hayır ve iyilikleriyle başkalarını olumlu etkileyendir. Zira Müslüman tüm bozukluğu, çürümüşlüğü düzeltip ıslah edecek olan tuz hükmündedir. Bozulan İnsanlığın ıslahında tuz hükmünde olan Müslüman da bozulursa, insanın insanca varlığını devam ettirme imkânı kalmaz.
Müslüman, yeryüzünde Allah (cc) ın halifesidir. Yeryüzünde Allah (cc) ın hükümranlığını tesis etmekle görevlidir. Kur’an-ı Kerim’de yüzlerce defa tekrarlanan: “Ey iman edenler!” ifadesinin, iki sabit hikmetinden biri, iman edenlere, ilahi iltifattır. Onlara değer verip muhatap almasıdır. İkincisi de onlara bu hilafet sorumluluklarını hatırlatmaktır. Peki, Müslüman kendi özgün duruşunu kaybedip kültür emperyalizmine yenik düşerse bunu nasıl yapsın.
Dolayısıyla Müslüman, başkasını taklit eden değil, başkasına önder, örnek ve rehber olandır. Kaldı İslam taklit bir din değil ki, Müslüman taklitçi olsun. Mensubu olduğumuz kâmil ve mükemmel din nasıl özgün ise, biz Müslümanlar da aynı şekilde özgün olmak sorundadır. Başkasını körü körüne taklit eden zelil, aşağılık kompleksine yenik düşen olamayız.
Şu ayetleri tefekkür edip hakkıyla anlarsak, taklit ettiğimiz vahşi ama bir o kadar da zavallı olan batıyı daha iyi anlarız umarım. “Ey iman edenler! Sizden olmayanları sırdaş edinmeyin, onlar size kötülük yapmaktan geri durmazlar, sıkıntıya düşmenizi isterler. Onların ağızlarından nefret taşmaktadır; kalplerinin gizlediği ise daha büyüktür. Gerçekten size delilleri açıklamışızdır, eğer düşünüyorsanız! Size gelince, bakın siz onları seviyorsunuz, ama onlar sizi sevmiyorlar. Siz kitabın tamamına inanıyorsunuz; onlar sizinle karşılaştıkları zaman “inandık” diyorlar; yalnız kaldıklarında ise size karşı öfkelerinden parmaklarını ısırıyorlar. De ki: “Öfkenizden çatlayın!” Şüphesiz Allah kalplerde olanı bilmektedir. Size bir iyilik gelirse bu onları üzer, ama başınıza bir kötülük gelse buna sevinirler. Eğer sabreder ve sakınırsanız, onların tuzağı size hiçbir zarar vermez. Allah onların yaptıklarını çepeçevre kuşatmıştır.” (Âli İmran 3/118-120)
Unutmayalım ki İslam bizim tüm hayatımızı kuşatan ilahi bir sistemdir. Sevinçlerimiz de, tasalarımız da İslam’a göre olmak zorundadır. İslam eğlencenin ne kadarına nasıl müsaade ediyorsa biz onu yapacağız. “Yılda bir keredir canım” diyerek Noel’i veya çocuklarımızın doğum günlerini kutlamak, ömründe bir keredir diyerek çocuklarımızın düğün, nişan ve kına gibi merasimlerini bir sürü haramla iç içe yapmak samimi bir Müslüman’a yakışmaz. Hele hele, giyim kuşamda moda adına maymunlaşanlar… Yeni elbiselerini paramparça yapıp giyenler… Bedenlerini delik deşik ederek, orasına burasına halkalar, metaller, boncuklar vs. takanlar… Saçlarını şekilden şekle sokanlar… Dövme yapmadık yer bırakmayanlar! Eğer kimliğinizin din hanesindeki “İslam” kelimesinin manasını anlıyorsanız, bu çağrıya kulak verin. Gelin fabrika ayarlarımıza, aslımıza, Kur’an’ımıza, sünnetimize, dinimize dönelim. İnancımız, örfümüz, geleneğimiz, kısaca bize ait olan hiçbir şeyle alakası olmayan batının kör taklitçiliğinden kurtulalım. Ama buda yetmez, çevremizi, akrabalarımızı, komşu ve arkadaşlarımızı da uyarıp kurtarmaya çalışalım. Gayret bizden Tevfik Allah (cc) tandır. Subhaneke… Bihamdike… Esteğfiruke…
Muhammed Özkılınç