Mutlu Bir Aile İçin Eşlerin Sorumlulukları
İstanbul sözleşmesi, ailenin temeline dinamitler döşemeye devam ediyor. Hükümet bir ileri bir geri adımlarla aileleri darmadağın eden, nesilleri savuran bu felakete zaman tanımaya devam ediyor. Kolay değil tabi, laikçi, ateist, komünist, feminist örgütler, ayakta. Medya ve sosyal medyayı çok güçlü kullanıyorlar. Küresel derin güçler, karanlık loca ve mahfiller tarafından da ciddi manada fonlanmaktadırlar. Bizim mahallenin sesi ise çok cılız kalıyor. Karanlıklara inat gelim biz mutlu bir aile için biraz nasihatlaşalım.
Ailenin geçimi ve huzur ve güven içinde devamı için, kadının da erkeğin de maddi manevi bazı sorumlulukları vardır. Tarafların hak ve sorumluluklarını iyi bilerek, kendilerine düşen görevleri ihmal etmemeleri gerekir. Çünkü yuva kurmak kadar, yuvayı koruyup gözetmek de önemlidir.
İslam’da aile, korunması gereken kutsalların başında yer alır. Bu sebeple aile başıboş bırakılmamış, bireylerini koruyacak biri aile reisi olarak en başta sorumlu tutulmuştur. Bu sorumlu kimsenin otorite sahibi ve sözünü dinletecek güç ve kuvvette olmalı ki, ailede haddi aşanları meşruluk çizgisine çekip sözünü dinletebilsin. Bu da aile içinde etkisini herkese kabul ettirecek güçte olan baba ve koca olacaktır.
Bunun için:
- Öncelikle karı-koca, hak ve sorumluluklarını, iyi bilmelidirler. Bunu gerekli kaynaklardan yeterince okuyarak veya işin ehli salih uzmanlardan öğrenerek yapabilirler.
- Bir bütünün parçaları olduklarını bilerek, biri diğerisiz olamayacağını, eksik kalacağını asla unutmamalıdırlar. “Kadını olmayan erkek miskindir/fakirdir!” Yanındakiler: “Çokça malı olsa da mı?” dediler. Resulullah (sav): “Evet, çokça malı olsa da!” buyurdu. Sözlerine devamla: “Kocası olmayan kadın da miskînedir, miskînedir/fakirdir” buyurdular. Yanındakiler: “Çokça malı olsa da mı?” dediler. Peygamberimiz: “Evet kadının çok malı olsa da!” buyurdu. (Kütüb-i Sitte, 15/515)
- Karı-koca birbirlerine karşı sabırlı ve tahammüllü olmalı. Çünkü her insanın birtakım zaafları olabilir. Bunun sonucu olarak kimi zaman, aykırı söz ve davranışlar sergileyebilir.
- Karı-koca birbirlerinin ailelerine saygılı ve hürmetkâr olmalıdırlar. Çünkü aile sadece iki kişilik bir yuva değil, aynı zamanda daha geniz bir ailenin de parçasıdır. Geniş ailenin her bir şubesinde olan bitenler, diğer şubeleri de ister istemez etkileyecektir.
- Çocuklarının eğitiminde anne-baba ortak hareket etmeli. Gerekirse bu konuda işin ehli uzmanlardan yardım alınmalıdırlar. Beraberce konu üzerinde çalışıp karar aldıktan sonra, sonuç olumlu olsa Allah’a (cc) hamd ve sena etmelidir. Ama olumsuz olduğunda birbirlerini suçlamaktan kesinlikle sakınmalıdırlar. Çünkü kul esbap âleminde üzerine düşeni yaptıktan sonra, gerisinden sorumlu değildir. Gayret kuldan, takdir Allah’tandır (cc).Unutmayalım ki, bir peygamber olan Nuh’un (as) oğlu küfürde gitmiş, bu putperestten de İbrahim (as) gibi ulul azm bir peygamber olmuştur. “Allah (cc) bilir, biz bilemeyiz.”
- Karı-kocanın, birbirleriyle güzel geçinme gibi bir dertleri olmalı. Çünkü her aile, İslam binasının bir taşıdır. Aile ne kadar sağlam huzurlu ve güven içinde olursa, İslam toplumu o denli sağlam durur. Her ailenin çözülüp dağılması, İslam kalesinden bir taşın düşmesi, bir gediğin açılması demektir. “Onlarla iyi geçinin. Eğer onlardan hoşlanmadıysanız, olabilir ki bir şeyden hoşlanmazsınız da Allah onda pek çok hayır yaratmış olur.” (Nisâ, 4/19)
- Karı-kocanın cinsel pürüzleri olmamalı, bu konuda varsa sorunlarını halletmiş olmalıdırlar. Bu konuda hak ve sorumluluklarını bilmeli, birbirinin hukukuna riayet etmeli ve sorumluluklarını yerine getirmelidirler. Bilinmelidir ki, birçok sorunların kökeninde, cinsel açlık yatmaktadır. Konunun mahremiyeti sebebiyle, kadın da erkek de bu konuyu tamamıyla açık edemez. Ama birçok ailelerdeki asıl geçimsizlik sebebi, maalesef budur.
Ebû Ümâme (ra) anlatıyor: “Resulullah (sav) buyurdular ki: “Üç kişi vardır ki, onların namazları kulaklardan öte geçmez:
1) Dönünceye kadar, kaçan köle.
2) Geceyi, kocası kendisine dargın olarak geçiren kadın.
3) Kavminin nefret ettiği imam.” (Tirmizî, Salât 266, (360)
“Nefsim kudret elinde olan Zât-ı Zülcelâl’e yemin ederim, bir erkek hanımını yatağa davet ettiğinde kadın imtina edip gelmezse, kocası ondan râzı oluncaya kadar semada olan (melekler) ona gadab ederler.” (Buharî, Nikâh 85, Bed’ü’l-Halk 6; Müslim, Nikâh 120-122 (1436); Ebu Dâvud, Nikâh 41, (2141) Subheneke… Bihamdike… Esteğfiruke…
Muhammed Özkılınç