Vahdet ve Allah (c.c) ın Yardımı Ne Zaman? 5
Fetö gibi haşhaşi karakterli örgütler için yapılan isabetli bir tespit vardı. “üstü ihanet, ortası ticaret, altı hizmet” Bu tespit, tek tipçi ve “tek benim dediğim doğrudur” saplantısı içinde olan tüm oluşumlar için aynıyla geçerlidir. Ancak bunun üçüncü şıkkı tartışılabilir. Özellikle Fetö ve Deaş gibi ihanetleri ortalığa saçılan örgütlerin alt tabakasını sadece hizmet olarak ifade etmek çok zordur. Artık bunların yaptıklarını hizmetten ziyade, ancak hamakatla ifade edebiliriz.
Bunları tutumları Kur’an’ın mükerreren işaret ettiği “üç maymun” tavrını hatırlatıyor: “Cehennem için de insanlardan ve cinlerden pek çok kimse yarattık ki onların kalpleri vardır, onlarla anlamazlar, gözleri vardır onlarla görmezler ve kulakları vardır onlarla duymazlar. Bunlar hayvanlar gibi hatta daha aşağıdırlar. İşte bunlar gafillerdir.” (Araf 7/179) Yani kafa, kulak, göz kapalı… Ne kadar anlatırsan anlat boş, karşı taraf kararını önceden vermiş. Sizin söylediklerinizin delilli olması vs. bir şey ifade etmiyor.
Bu iki grup vb. ihanet çetelerine mensup olan fertlerin niyet ve kasıtları fertlere göre değişebilir. Ancak bu grupları o gün de ortaya çıkaran bir üst akıl vardı ve bu akıl yine haçlı Siyonist ittifakıdır. Günümüzde kitle iletişim ve ulaşım imkânlarının devasa gücüyle, böylesi sinsi, derin, hain örgütlerin nasıl türetildiğini ve idare edildiğini 40-50 veya 90-100 yıl sonra da olsa öğrenip fark edebiliyoruz. Tabi o zamana kadar kuşaklar değişmiş ve ihanetlerin canlı şahitleri bu âlemden göçmüş oluyorlar.
Kim bilir belki deaş’ın da 40-50 yıl sonra kimler tarafından, nasıl ve niçin üretildiğini net olarak anlarız. Ancak çoktan atı alan Üsküdar’ı geçmiş ve düşmanın hedefi gerçekleşmiş olur. Kaldı ki bu iki gruptan Şia’nın üretilmesinin üzerinden 1400 yıl geçmiş. Bu şer odağının tarih boyu ümmet düşmanlarıyla onlarca kez net ittifakları ortada ama ne yapılabiliyor ki?
Bir şey yapmak şöyle dursun, Şia hem suçlu hem güçlü… Yavuz hırsız misali, ev sahibini bastırıyor. Tarih boyu akidesinin rüknü kıldığı takiyye sayesinde, her defasında ihanetlerini gizlediği gibi, üstelik haklı çıkmaya da kalkışmıştır.
Başı sıkıştığı zaman kardeşlik, birlik, beraberlik ve ümmetin vahdeti sloganlarını en usta bir şekilde kullanmış. Ayaklarının üstüne basıp, kendileriyle ittifak ettiği İslam düşmanlarından bir güç devşirdiği zaman ise düşmana rahmet okutan katliam ve tahribatları ibadet olarak bilip uygulamaya devam etmiştir.
Biz hıyanet ve ihanetlerin son çeyrek asrına şahit olduk. Ama tarih bunun acı tecrübeleriyle dolu. Uzun yıllardır Filistin ve Afganistan’da devam eden ihanetlerin Suriye, Irak, Yemen ve Lübnan’da son altı yılda ayyuka çıkmasıyla daha net farkına varıldı. Artık mızrak çuvala sığmaz, takiyye keli örtemez hale geldi. Böylece avam havas herkes Şia’nın ihanetine ikna oldu. Tabi haşhaşileşmiş olanlar hariç.
Peki, öncesinde de aynı ihanetler, fikri ve akidevi sapmalar yok muydu? Elbette vardı. Ancak Şia kardeşlik nutuklarını o kadar ustaca ve yüksek sesle dillendiriyordu ki, Şia’nın bu yönünü gündeme getirenler, Amerikancı, bel’am ve ümmet düşmanı olarak lanse ediliyorlardı. Ne yazık ki bu iddialar, Şia’nın takiyye örtüsü ve şiileştirme fitnelerine kanan nice ümmet evladı tarafından da kabul ediliyordu.
Ama başta İran vs. Şii unsurlar, ümmet içinde zeminin ayakları altından iyice kaymaya başladığını gördüler. ABD, AB, Rusya İsrail vd. ümmet düşmanlarıyla ittifakının da Şii hilali için yetmeyeceğini gördü. Hatta bu gidişatın kendisinin sonunu hazırlama ihtimali belirince, şimdilerde yeniden takiyye ve nifak moduna geri döndü. Yıllardır İslam âleminde terör estiren ve terör örgütleriyle her türlü işbirliğini göstere göstere yapan İran, şimdiler de Türkiye’yle beraber terörün üstesinden gelme açıklamaları yapıyor. Tabi yerseniz…
Sonuç itibariyle tekfirci dalga ister Şii versiyonu, ister harici vahhabi versiyonu olsun, ümmet için iki püsküllü beladır. Öyle görünüyor ki daha çok da bela olmaya devam edecekler. Özellikle düşman, tekfirciliğin ümmete karşı ne denli bölücü bir fitne olduğunu biliyorken ve bu sayede ümmetin tefrikaya müptela olmasının kedisinin elini ne denli rahatlattığını görmüşken… Selam… Dua…
Muhammed Özkılınç