Yuva Yıkan Öğütler
Bilindiği üzere her canlı gibi ebeveynler, özellikle anneler, doğal olarak çocuklarını çok severler. Kızlarını daha da severler ki, bu da doğaldır. Çünkü kız çocukları yaratılış itibariyle daha hassas, daha duygusal ve daha nazenindirler. Annenin bu severken öldüren tavrı da zaten yine annede var olan hassas ve nazenin duygularındandır.
Bu sebeple anneler, evlilik öncesi çocuklarını babalarının disiplin uygulamalarına karşı korurlar. Tabi bunu çocuklarının hayrını/iyiliğini düşünerek yaparlar. Bilinçsizce yapılan bu kanat germeler, çocuğun bizzat kuyusunu kazmak gibidir. Ama bunu annelere anlatamazsınız.
Ancak bilinçli bir anne, her duygu gibi, sevginin de bir sınırı olduğunu bilmek zorundadır. Nerede ne kadar sevgi göstermesini bilmeden sınırsız bir sevgi, fayda yerine zarar verir. Tıpkı ilaç misali… Gereken doz ve miktarda verilen ilaç, hayat kurtarırken, aşırı dozu, insanın hayatına son verebilir, Allah (cc) korusun. İşte annelerin aşırı ilaç dozu hükmündeki bilinçsiz davranışlarından biri de annenin çocuklarına yanlış nasihatleridir.
Evlilik öncesi ve sonrasında da bu yuva yıkan öğütler devam eder. Öncesinde genel olarak kızlar temkinli, dikkatli davranma konusunda uyarılır. Söz kesimi vb. ön hazırlıklar ve sonrasında ise gideceği yeni aileyle ilgili, kayın validesi başta olmak üzere, müstakbel zevci vd. aile bireyleriyle ilgili “önemli” öğütlerde bulunur.
Bu öğütlerin elbette hepse zararlı değildir. Hatta çoğunluğu faydalı olduğu gibi, bir kısmı da hayati önemdedir. Ancak on öğütten iki tanesi zararlıysa, çoğu kere yuva yıkımına sebep olabilmektedir. Duruma göre bazen zararlı tek bir öğüt de yuva yıkabilir. Faydalı öğütlere kim ne diyebilir. Onlar zaten gereklidir. Ancak ya zararlı olanları…
Bak kızım sakın kendini ezdirme
Genelde öğütlerin zararlı olanları, bu minvalde olur. Sanki zavallı kız savaş cephesine düşmanla cenk etmeye gitmektedir. En küçük bir ihmal, taviz, zayıf görünüm, mağlup olup savaşı kaybetmek olacaktır. Bu sebeple aylar, hatta yıllar öncesinden, bu “çok önemli uyarı ve ikazlar” kızların sadece zihinlerine değil, adeta hücrelerine işlenir.
Hâlbuki yuva, gelin ve damadın birlikteliğiyle kuruluyor. İkisi arasında ne kadar, sevgi, saygı, hoşgörü, yardımlaşma ve dayanışma varsa, yuva o denli sağlam, mutlu ve huzurlu olur. Ama daha işin başlangıcında veya her hangi bir aşamasında hasımane tavırlara dönüşürse, o zaman huzursuzluk, tartışma ve didişme başlar.
Acemi gençler arasında oluşan kimi küçük sorunları, büyükler olumlu bir yaklaşımla gidermezlerse, Allah (cc) korusun sonu yuvanın dağılmasına kadar gider. Nitekim son yıllarda, boşanmaların evlenmeleri geçtiği, birçok istatistik tarafından ifade edilmektedir. Dağılan yuvada tüm taraflar zarar görür. Ancak en büyük zararı, annesinin bilinçsiz nasihatlerini dinleyen kızı görecektir.
Yıkıcı Öğütlere Birkaç Örnek Daha
- Ben yaşamadım sen yaşa… Düğün derneklere git. Tatillere git. Gezip dolaşma, dışarda (yani isim yapmış bir restoranda) yemek ye. Yıldızlı otel keyfinden mahrum kalma vs.
- Hasreti kalmasın… Marka giyinip kuşanmanın, ultra lüks mağazaların, marketlerin, alış verişlerin vs.
- Herkes yapmıyor mu? Ne olmuş yani… Sosyete yarışına kapılmış olan anneler, bu konuda tam bir felaket. Tam da “böyle dost düşman başına” vaziyetleri…
- Bak falanlar şunu şunu almışlar, sen de iste. Mutluluk dünyalık süslerle, cıncık boncukla, marka gereçlerle değildir. Ama bu gerçeğe gözü yuman kadınlara bunu anlatmak nâ mümkün.
Yularını sıkı tut. Bu ifadenin kendisi zaten sorunlu. Ciddi manada bir aşağılama ve erkek üzerinde hâkimiyet kurma çağrıştırıyor. Gerçi son yıllarda kadın ve aileyle ilgili düzenlemeler, zaten felaket. Kadının egemenliğini zavallı erkekler olarak kabullenmiş durumdayız saten. Ama bu ifade daha da ilerisini çağrıştırıyor. Sanki koca, boynuna yular ve tasma takılmış bir hayvan. Bu davranışlar, fıtrata aykırıdır ve bu böyle gitmez. Selam… Dua…
Muhammed Özkılınç